"Ankarada DTCF öğrencileri birbirine girdi."
Bu kadar basit, sıradan ve alışık olduğumuz bir haber. Ama meraklı biri olarak, ben aklıma takılan bazı soruları paylaşmak istiyorum.
Önce kendimi tanıtayım. 24 yaşında bir öğrenciyim. Bu yıl son sınıftayım. Ailem beni oldukça iyi yetiştirmeye çalıştı. Üniversitede hiçbir zaman siyasetin içinde olmadım. Ama tabii ki benim de kendime ait bir görüşüm vardı, ve bu konuda hep okuyarak bilgi sahibi olmaya çalıştım. Biraz sonra soracağım soruların daha anlaşılır olması için belirteyim, ailem genelde hep muhafazakâr bir görüşe yakındı diyebiliriz. Ben de öyle büyüdüm.
Şimdi sorularıma gelelim.. Olay şu; güya bizim okulda karşıt görüşlü öğrenciler arasında çatışma çıkıyor, polis olaylara müdahale ediyor ve okul 4 hazirana kadar tatil ediliyor. Ben artık bu üniversiteden ve bu haberlerden bıktım! Fakat devlet, hükümet ve basın bunları görmezden gelmekten ve yalan söylemekten bıkmadı! Olaylar bizzat gözümün önünde olduğu için, şimdi bir de benden dinleyin..
Evet, sabah saat 9.30 sıralarında, sınıfta sınav varken, içeride 30-35 kadar öğrenci ve hoca olmasına rağmen, ‘sağ görüşlü’ diye tabir edilen faşist bir öğrenci sınıfa dalıyor. Ve elinde kocaman bir satırla, (yanlış duymadınız, bildiğimiz satır) içeri dalarak bir öğrencinin üzerine saldırıyor. ‘Bu hayvan Kürt!’ diye bağırarak, öğrencinin kafasına, omzuna ve yüzüne satırla vuruyor. Her yer kan içinde. Ardından komaya giren öğrenci hastaneye götürülmeye çalışılırken, polis geliyor. Panik içinde bağıran ve olayı protesto eden ‘solcu’ öğrencileri gözaltına alıyor. (Tepki gösterenlerden biri bendim ve ben solcu falan değilim!)
Şimdi sorularım:
Soru 1: Adına ‘sağ görüşlü’ denen bu öğrenci, bu cesareti ve güveni nereden, kimlerden alıyor?
Soru 2: Onca güvenlik elemanının ve polisin cirit attığı bir mekana, o kocaman satır nasıl giriyor? Üstelik okulun önü ve içi uzun süredir polis kaynadığı halde...
Soru 3: Saldırılan öğrencinin DNA testi yapılarak Kürt olduğu bugün mü anlaşıldı ki, sınav ortasında böyle bir katletme girişiminde bulunuluyor? Hem kendi halinde olduğu bilinen bir öğrencinin Kürt, Laz, Ermeni, Türk ya da Alman olması kimi neden ilgilendirir ? (Ben de aslen Laz kökenliyim ve bunun kimseye battığını sanmıyorum.)
Soru 4: Polisler olay yerine gelince, hepimizin gözü önünde, sağ görüşlü öğrencilerle birlikte hareket edip, sol görüşlü öğrencilere saldırdı. Neden? Polislerin siyasi bir görevi var da biz mi bilmiyoruz?
Soru 5: Ellerinde demir çubuklarla sağ görüşlü öğrenciler hala saldırmaya devam ederken, polis neden onlara değil de, binada sınavda olan öğrencilerin üzerine ve bina içine biber gazı attı? (Saatlerce içeride mahsur kaldım..)
Soru 6: Olayla hiçbir ilgisi olmayan, ama herşeyi en yakından gören kantin çalışanları, ‘saldıranlar bunlar’ diye sağ görüşlü öğrencileri gösterince polisin şiddetine maruz kaldılar. Neden?? Polis kendisi gibi düşünmeyenleri yok etmekle mi görevli ?
Soru 7: Solcu öğrenciler demir çubuk, sopa ve satırlara karşı, yerden topladıkları taşlarla kendilerini savunmaya çalışırken, saldırıyı yapan sağ görüşlü öğrenciler, ellerinde satırlar hala duruyorken, polisin gözetiminde ve bizzat korunarak kampüs dışına çıkarıldılar. Neden? Bu üniversitede can güvenliğimin sağlanması için faşist olmak zorunda mıyım? Yoksa polis abilerimizden aferin almak için elimde satırla mı dolaşmam gerek?
Soru 8: Faşistlerin saldırısına karşı sol görüşlü öğrenciler toplanırken, insanlığından şüphe duyduğum bir öğretim görevlisi ortaya çıkıp, şiddetin kötü birşey olduğuna dair nutuk çekti. Kendisine soralım şimdi, ey ulu akademisyen! az önce satırlarla insanlar doğranırken neredeydiniz? yoksa sizi de doğramalarından mı korktunuz? yoksa birileri böyle söylemenizi mi istedi?
Soru 9: Neden olayda bir tane bile sağ görüşlü öğrenci gözaltına alınmıyor? Evet şiddete hayır tabii ki.. ama, saldıran korunurken, saldırıya uğrayanlar neden bir de devlet dayağı yemek zorundalar?
Soru 10: Geçen sene ve ondan önceki sene, yine final haftasında sınavdayken, yine sol görüşlü olduğu söylenen öğrenciler, faşistler tarafından satırlarla doğranmıştı. Bu bir tesadüf müdür, yoksa başka planlar mı vardır? Birileri, kendisi gibi olmayanların okuma hakkını ellerinden mi almak istemektedir yoksa?
Soru 11: Tüm bunlar sürekli olurken, basın neden ‘karşıt görüşlü öğrenciler birbirine girdi’ şeklinde saçma sapan haberler veriyor ? Bu olayda karşıt görüş var mıdır sizce? ortada polis desteği ile yürütülen bir katliam varken, hangi görüş çatışmasından bahsediyorsunuz? Elinde satırla yürüyen bir yaratığın görüşü olabilir mi?
Soru 12: Sabahtan akşama kadar magazin izleyen, futboldan başka birşeyle ilgilenmeyen, mankenlerin ne yaptığını merak eden, geçim derdine düşmüş, hayattan hiçbir beklentisi olmayan sevgili halkımıza, üniversitelerdeki çatışmaların gerçekte ne olduğunu nasıl anlatabiliriz?
Sorularım çok gıcık değil mi.. farkındayım.. Ama artık patlamak zorunda hissediyorum biryerlere.. Herşeyden bıktım burada. Sürekli sağcılar adam satırlıyorlar. Polis onları koruyor. Solcular taşla karşılık veriyorlar. Polis onları dayaktan geçirip gözaltına alıyor.
Ertesi gün geldiklerinde tanınmaz haldeler.. Bu okulda yaşam bundan ibaret. ben buraya okumaya geldim. Sağcı ya da solcu olmak istemiyorum! Sağcı zaten olamam, çünkü elimde satırla dolaşacak kadar insanlığımı yitiremem ben. Solcu olmak istemiyorum, çünkü kendilerine tanınan tek şans, tüm engellemelere rağmen zorla okulu bitirmeye çalışmak.
Burası üniversite mi, yoksa polis akademisi mi, anlamak zor. İçimiz dışımız polis olmuş durumda. Solcuların ‘polis devleti’ dedikleri şey bu olmalı. Biz bu bankta otururken, polisler yanımızdaki bankta oturuyorlar. Birlikte tost yiyip çay içiyoruz. Bolca bulmaca çözüp, arada kız kesiyorlar. Canları sıkılınca kampüsü dolaşıp, açtığımız kitap standlarını dağıtıyorlar. Bunlar zararlı kitaplar diyorlar. Artık gerçekten bıktım bu yaşantıdan.. Bu lanet olası üniversiteden biran önce kurtulmak için gün sayıyorum. (...)
Etiketler: Bir Haykırış