“Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmesin.. Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir... Afrika atasozu

Çarşamba, Eylül 24, 2008

Bitmeyen Hesap

Merhaba Baba,

1996'dan 2008'e az bir zaman geçmedi. Ben her yıldönümünde seninle muhabbet etmeye bıkmadım henüz. Bıkmayacağım da galiba; yazmayı severim ya hani; ki, sen çok iyi bilirsin bunu; çocukluğumda o kadar çok içerdin ve öyle sarhoş dolaşırdın ve bizleri o halin öyle korkuturdu ki, konuşamazdım seninle, konuşmaya kalktığım anda dayak yiyeceğimi göze almalıydım çünkü, sen hep haklı olmalıydın sohbet sonunda, onun için komuşamazdım, çünkü konuşmaların hiçbirinde haklı çıkma ihtimalin olmadığından ve sen de buna kani olduğundan, konuşamazdık işte, konuşamadığımızdan da, ben hep geç saatlere kadar ders çalışırdım terkedilmiş salonda, aslında odama çıkmayışımın bir sebebi de, sen koltukta sızıp kalırdın, ben de seni uyumuş ve sakin halinle doya doya izlerdim ya, ondandı odama çıkmayıp, salonda geç saatlere kadar ders çalışmalarım, işte o ara ben bir şiir yazardım bir kağıt parçasına, benim o çocuklukta şiir sandığım ama aslında bunun bir sitem olduğunu bal gibi bildiğim, sana ise matkap görevi gören, yüreğini bura bura oyan satırları senin sigara pakedinin arasına koyardım. Bir müddet sonra sen uyanıp bir sigara yakmaya kalkışınca, benim pusulamı bulur, okumaya başlardın. Hani, daha başlar başlamaz, burnunu çeke çeke, bir taraftan da belli etmemek için sigaranın ciğerini söke söke sorumalarını ben senin ardından yemek masasında, sözüm ona sana belli etmeden ve dersimi çalışmaya devam ederek izlerdim. Oysa bütün aklım fikrim sendeydi. Hep o satırları okuduktan sonra bana sarılıp, saçlarımı, yüzümü, gözümü öpmelerini bekledim beyhude. Ve, hep içimde kaldı bu duygu. Sana evlatlık hakkımı hiç helal etmediğim bundandır işte. Bak, yaşım elli oldu, şubatta ellibir olacak, ben hala senin o on yaşındaki çocuğunum, bir sokak kedisi gibi hala uyur gezer misali sevgi kokusu arayan. Oysa bugünkü yaşımla bunun olmayacağını, öyle bir sevginin olmadığını biliyorum, ama, böyle oluyormuş demek, ölünceye kadar da bitmeyecek galiba bu hesaba çekiş.

Bugün Kazım Kanat öldü. Beşiktaş deyince akla ilk gelen isimlerden biriydi. Sen bir futbol takımı bile tutmadın be baba. Hiç ortak zevklerimiz olamadı seninle. Ne zevki, kavga edecek konumuz bile olamadı. Belki onun içindir benim kartalımın kanadının hep kırıklığı...

Yarın yine Pelitköy'e gidiyorum. Birkaç günlüğüne gelmiştim Bursaya, şöyle bir dolaşayım istedim evi. İyi, herşey yerli yerinde. Sadece, iki ay önce geldiğimde hırsızın birinin kapıyı yoklamış olduğunu görmüştüm, bu kez de kapı tokmağı ile oynanmış, yeri boşalmış gibi sanki. Neyse, girememişler henüz. En üst kat, girmek zor, kurtarıyoruz galiba. Pelitköyde şimdilik bir şüphe yaşamadım. Kapatıp geliyoruz, aylarca gitmiyoruz bir daha. Bu yıl arka kapıya ve mutfak penceresine ferforje de yaptırdım, sanki koruyacak mı? İşte, insanca bir tatmin galiba; malum, minareyi çalan kılıfını hazır tutar, hırısıza kilit dayanmaz; ama, insanca bir tatmin bu da, annem çok istedi, yaptırdım. Keşke sen de birşeyler isteyebilecek yerde olabilseydin. ..


Ölü götü ballı olur derler, öyle. Kim ölse, televizyonda mikrofonu yakalayan, "her ölüm erkendir aslında, ama bu daha da erken oldu" teranesini yuvarlar. Yine de, daha çok gençti Kazım K. Adamın televizyonda izlenmeye değer bir tarafı olduğundan değil bu düşkünlüğüm, henüz çok genç oluşu ve erken yakayı kaptırması Azrail'e, hem o bir Beşiktaşlıydı, üzüldüm işte. Nur içinde yatsın. Kanseri atllatı ama küçücük bir virüse yenildi, diyorlar şimdi ardından. Oysa bilmiyorlar mı ki, kanser hep bir bahane uydurur kendisine? Tıpkı sende olduğu gibi. Altmışdört yıl da henüz az bir zamandı yeryüzünde, seni de kandırdı Azrail, çabuk gittin; belki de iyi oldu, belki de Azrail'in ben olurdum biraz daha kalsaydın... Baksana, hala hesaplaşmadayım seninle yeraltında bile!

Haydi eyvallah baba, yıldönümün 26 Eylül, ama o gün Bursada olmayacağım, yarın yola çıkıyorum, annem beni bekliyor, onun için iki gün öne aldım hesabı. Ben, yine de öperim seni o alaim-i sema gözlerinden ve damarlı ellerinden, yerin bin kat altında bile...

24 Eylül 2008
Birsen Şahin

Seninle gurur duyuyorum

kalbim seninle

Edith Piaf - La Vie En Rose
by bigproblem11