“Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmesin.. Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir... Afrika atasozu

Cumartesi, Temmuz 21, 2007

Kendime Konuşmalar20


Gözü doyar mı insanın? Adem'den beri doymuş olsaydı bugün hangi durumda olurdu? Doymak bilmez bir dipsiz kuyu/ver baba ver -biteviye...


Ne versen kemirir, iliğini bile söğürür de kemikleri kalır geriye. Onu bile yok edecek ya, köpekler bekler!.. Etli, sütlü, et, ot, yalan dolan yenip yutulmuş, tortular kalmış geriye. Ne zaman baksam gözlerine et artıkları, ot ve yalan artıkları, kan sızıyor dudaklarından/derininde, taaa derininde gözlerinin yalanını seçiyorum. Ey Adem! Bu kadar mı açtın ete, yalana talana? Bu kadar mı büyük işkemben?


Dağ, tepe, orman, bağ, bayır bile bakir kalamamış, her yer kan olmuş, sen olmuş, elini dokunduğun her şey, yürüdüğün her yolda izin var, kan kokusu ardına takılmış ve şeytanın çıngıraklarını çalarak bıraktığı izlerde bulur kendini, sen gibi, et gibi, kan gibi...


Kayboldum; neredeyim? Elimi dokunsam taş, ayağımı bassam yılan çıyan.


Ey Tanrım! Neydi kastın bana?Ne günah işledim de saldın beni cangıla? Tutunacak dal bulamadım/bir ben, tek başıma, çaresiz, boynu bükük ve tarlada insan görmüş bir sincap gibi ürkek!..


At beni kuyulara, kör kuyulara, çıkmasın sesim ve duymasın kulağım et yiyicileri. Sonum olsun dipsiz kuyu ve ben hiç olayım.


Birsen Şahin
16 Temmuz 2007

Etiketler:

Bahçıvan


Ölümden ödünç alınmış yaşamın peşinde koşan bir insanda demirledi bütün düşlerim. İki parmak arası burnunu sümküren, ellerini yıkamadan alnındaki teri silen, yediği yemeğin ardından ellerini pantolonuna sıvazlayıp, bir de ağzından kalmış kırıntıları toprağı eşeler gibi eşeleyip, çıkaran.

Sabahın aydığı saatte, uykudayken keyif dünyası başladı gün. Bir tas tarhana çorbasının üzerine iki bardak demli çay ve iki sigara ile yükledi nevalesinei damarlarına. Çapası, beli omzunda yürüdü kenar boyunca dağ-tepe ve ulaştı deşilecek rahme.

Arada attığı teri bir daha yüklemek için bünyesine bir kaç bardak su içti çorak toprağın suyu kanarcasına içtiği gibi. Kaç kişi suyu bu kadar çok haketti o gün?.. Deniz dibi, kum üzeri sere serpe yatanlar da içtiler ama hiç biri onun kadar bir kadınla sevişircesine, aşkla dikmedi sürahiyi başına.

Eşeledi, eşeledi toprağı, karnını yardı, gereksiz ne varsa çıkardı rahminden taş, kök, ot...Toprağı deştikçe dişisine çocuk doğurturcasına çıkacak yabanı gözlüyor, bir bir alıyor, ayıklıyor ve deşmeye devam ediyordu karnını her mevsim verenin.

Öğlen azığından sonra yine aynı keyifle tüttürdü cigarasını, cila yerine geçti ciğerlerine gönderdiği zehir, yüzündeki binbir mutluluk müjdeledi, içine giren dumanı, bol telveli kahvenin yanında.

Keyfi sona erince, hiç yüksünmeden, yorgunluktan uzak ve aynı aşkla sevişti toprakla adam. O ne kadar iyi bakarsa eşelediği rahme, kirinden, pisliğinden arıtır, cilalarsa, diğerinin kendisine öyle bakacağının mutluluğuyla.

Bugün burada, yarın başka yerde, sabah-akşam, gün gün, hiç oflamadan girdi koynuna dişi doğanın bir sonraki nöbete kadar...

Birsen Şahin
15 Temmuz 2007

Etiketler:

Kendime Konuşmalar19




Bir yıldız parlıyor gecenin karasında, kendi ışığına uzak, sadece çevresine yayılarak. Kendi aydınlığında yüzünü yıkamış da karası daha çok derinlere vurmuşcasına sönük kendine, kimse, hiç kimse bilmeyecek kendi karanlığında bütün bedeninin feri sönmüş nurundan uzaklaşıp çevresini aydınlattığını. Sadece ama sadece o bilecek, bir de ben. Bütün gözler onu görüp imrenecek ışığına, parlaklığına, gökyüzüne uzanmış havai fişekmişcesine yarattığı coşkuya. Ama ben bileceğim...

Ona baktıkça bir çengel atacağım karasına, bütünleşecek, birleşecek, bir olacak, tek olacak ve kapkara olacağız birlikte. O mu kararacak benden, ben mi kararacağım ondan? Hangimizin karası daha zifir, bilmeyeceğim, bilmedikçe birbirimizi daha da çok karartacağız. Tıpkı ölümün karasının çığlıkları gibi kararıp, daha çok sarılacağız karamıza. Kendi karamızda yok olacağız/hiç! Kanı kanıma karışacak, canı canıma; bir olacağız, tek olacağız.

Biz karardıkça çevremize daha çok ışık saçacağız. Her çığlığımızda insanoğlu biraz daha coşacak, biraz daha aydınlanacak, bize bakıp bir görecek, gözleri kamaşacak, imrenecek, kendinde olmayana hayıflanacak, eksiğini görecek, düşlerini görecek, hüzünlenecek, ağlayacak, ağıtlar yakacak kendi acısının tesellisini bizim aydınlattığımızda arayacak, bizden medet umacak, acısını bize akıtacak ve acıyla biz biraz daha kararacağız, karardıkça çevremizi daha da parlatacağız.

Bir gün ne yıldız kalacak, ne ben, yok olacağız, birliğin içinde sonsuz olacağız, bir nefes olacağız ve kanayacağız topladığımız dertlerle yokluğumuzda.

Ademoğlu ve Havvakızları hiç bilmeyecek, hiç anlamayacak, bakar kör gibi baktıkça gökyüzüne ne içimizi görecek, ne dışımızı, ne yokluğumuzu/hiçliğimizi... Ve, hiç bilmeyecek, öğrenmeyecek bizde aradığının aslında kendinde olduğunu ve anlayamadan o da kararacak gün be gün...

Birsen Şahin
09 Temmuz 2007

Etiketler:

Yol


Bütün engebeleriyle, iniş-çıkışlarıyla, sarp ve dikenli yollarıyla, ayıklığı-sarhoşluğuyla, neşesi-hüznüyle, gözyaşı-kahkahasıyla, ağlaması-gülmesiyle, çiğneyip-yutmasıyla, tökezleyip-kalkmasıyla, insandan yaşamını, nefesini, düşlerini, acısını, tatlısını, gelmişini-geçmişini çalıp alan yol! Ne seni umursar, ne senden öncesini, ne de sonrasını...

Isırık ısırık ısırır tenini, yara bere içinde kalırsın; dağlar aşar, düzlüğe çıktın sanırsın. O hiç umursamaz ne seni, ne ufkunu. Bir bakmışsın koskoca bir aldanış. Başardın!../Neyi?..

Rest çekiyorum sana ey yaşam! Ayaykta kalma uğruna bana kurduğun tuzağa düşmüyorum artık. Bütün iniş-çıkışlarını yadsıyorum ve seninle savaşmıyorum, bütün kılıçlarımı soktum kınına. Umurumda değilsin.Nereye gidersen git, nereye sürüklersen sürükle beni, seninle dövüşmeyeceğim, karşı çıkmayacağım, başımı dik tutmatacağım, sana direnmeyeceğim...Bundan sonra rüzgarına boyun eğip öyle yaşayacağım. Beni aldatmana gözyummayacağım, sanki sana karşı bir savaş mümkünmüşcesine didinmeyeceğim. Kapıp koyvereceğim kendimi nehrin yatağına ve nereye sürüklersen oraya doğru yol alacağım ben de seninle birlikte ve ben sen olacağım...

Birsen Şahin

Etiketler:

Kendime Konuşmalar18

Genç bir köylü kızının çarşafa büründüğü gibi karaya dönüyor gün ve batıyor tepsi ufukta mumlarını bir bir söndürerek. Kimseye sormuyor; bir yol tutturmuş kendince, dön baba dönüyor!..

Kızlar yıkanmış, taze sabun kokusuna çiçek kokularının binlercesi karışmışcasına ve her biri boya küpüne düşmüşcesine koşuyor gürültülü, deli, çılgın, kendine dar gelen, sel gibi taşan ve önüne çıkanı alıp götüren geceye; her biri yanık tenlerini gösterme aldatmacası altında dişiliklerini biraz daha sergileyerek. Ağaçlar bakakalıyor kendi gençliklerindeki yasaklara binbir küfür savurarak kâh hüzünlü, kâh endişeli/gençlerin gecenin gürültüsünde şeytanlara boyun eğme dürtüsüne yenik.

Ne çabuk geçiyor zaman/daha dün...derme çatma bir barakada annemden bucak bucak kaçışta, tek kişilik bir divanda bir erkeğe boyun eğişim.

Bu boku biz yediysek, çocuklarımızı biye sakınırız öyleyse?

Birsen şahin

Etiketler:

Bir kayboluşun Öyküsü


Gecenin karasında ürkersin denizin sesinden yitirdiysen yönünü/kimsesizliğe ağla!..

Yer, gök yabancı; dağ, tepe, taş yabancı/bir nefes ararsın ya da sıcacık bir kıvrım bir dudağın kenarında. Bir daha taşlara vurursun başını dokunamazsın Adem'e. Sicim bakışın ardında gizler yönünü, sen hâlâ bir nefese hasret/içindeki cesetten korkarsın...

Döner durursun hep bir nefes, hep bir yol arayarak/ ne el vardır, ne yaban/ben cana hasret.

Bir tılsım dokunur yolun kenarında, birden aydınlanır yolların ve sıcaklık dolar dünyan, yolunu bulmuşsundur ya! Sevinirsin.

Birsen şahin

Etiketler:

Pazartesi, Temmuz 09, 2007

Kendime Konuşmalar17

Eli elime benzemez, yüzü yüzüme...armut çok ırak/yollar ayrılıktır anlayana!

Dudaklarına bakıyorum incecik, çizgi çizgi; geniş yüzünde ayın haset izleri var. Ama, biliyor musun, ay hep geceleri görünür. Bazen fener olur zifiri gecede yolunu kaybedene/ne yaparsan yap, gecenin içindedir işte! Sanki gecenin karasını reddeder, karanlığa inat daha çok parlar ve aydınlatır hem kendini hem karayı.

Bense güneş kadar uzağım sana/ayın karanlığı kadar uzak güne.

Dudak arası yılanı ben mi büyüttüm? Yoksa sende hep var mıydı? Şaşırmışım zamanı, kaybetmişim dünü bugünü. Kayıplar içinde koca bir yılan tıslar bana oynadıkça dudakların. Sabah akşam, gece gündüz, hafta, ay ve yıl döner/sonu gelmez bir zehir!.. Bazen öylesine zehirli ki, çaresiz elim dilim. Hiç birşey kandıramaz seni...

Bütün hücrelerim ayaklandı yine; kaçmalıyım senden/ ya sen beni gömersin ya da ben seni tüketirim. Çok uzun değil beraberliğimiz/bir uçta sen, diğerinde ben çöreklendik. Ama bu aralar geçmişin öcünü alırcasına boşaltmaktasın bütün zehiri.

En iyisi ben tası tarağı toplayıp düşeyim yollara; biraz kum, biraz deniz, biraz yeşil panzehir olur bir süre bana.

Hala bihaber. Hep kendi kulağındaki terennümde, olmayan aynalarla yüzleşmede ak saçlı ihtiyar.

Gelirim az sonra, biraz dinleneyeim, olur mu anne?

Birsen Şahin
05 Temmuz 2007

Etiketler:

Kendime Konuşmalar16

Örtülü yaşamlar sokağındayım. Herşey mübah burada/yeter ki perdele...

Eşcinsellik serbest, karı dövmek serbest, karı-kız pazarlamak serbest, çalmak-çırpmak hatta amuduyla götürmek serbest, kapkaç serbest, belgesiz satış serbest, komşuyu rahatsız etmek hatta kapı komşuna düşman olmak serbest, sokaklara tükürmek serbest, uluorta balgam attırmak serbest, çöpleri fırlatmak ve çöpkutularının diplerine bırakmak serbest, yüksek sesle konuşmak hatta bağırışmak serbest...

Ben tutuklu kaldım kendi vicdanımda!..Kimsesiz bir yavru kediye süt verdim, bir köpeğin başını okşadım, çikletçi çocuğa karşılıksız akçe verdim, bir yaşlının koluna girdim, merdivenleri sessizce indim toplu tutukevine...görünür görünmez tabancalar hep peşimde...

Birsen Şahin
03 Temmuz 2007

Etiketler:

Koza Han'da Zaman

Özgür bıraktım gözlerimi, hiç yasak koymadım. Bir tarihte gezinir elele iki kardeş Koza Han gövdesinde. Ortalıkta binbir karınca küme küme dizilmiş bir tepsi halkasında. Her tepsi ayrı bir dünya, tepideki her göz başka yaşam.

Baktım yaşamlara; donuk gözler kör olmuş ötelere, hepsi "mış gibi" raksında. Çay içer"miş"gibi, sigara tüttürür"müş" gibi ve konuşur"muş" gibi ağızlar...Gözler hep kendisiyle savaşta. Kimi takılmış bez parçasına, kimi yolculuğa çıkmış mürekkep kokulu yollarda.

Bir ben, bir tek, yalnız, bir başıma, kimsesiz yaşamaktayım zamanı gördüğüm her aynada!

Birsen Şahin
02 Temmuz 2007

Etiketler:

Seninle gurur duyuyorum

kalbim seninle

Edith Piaf - La Vie En Rose
by bigproblem11