“Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmesin.. Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir... Afrika atasozu

Cumartesi, Haziran 28, 2008

Sanatçısına Söven Başkan

Latife Tekin hükümeti eleştirdi, başkan kızdı

Katıldığı bir konferansta hükümeti eleştiren yazar Latife Tekin, kendisine tepki gösteren AK Parti’li Karabük Belediye Başkanı Hüseyin Erer’in müdahale etmesi üzerine konferansı terk etti.

KARABÜK - Yazar Latife Tekin, Karabük Kültür-Sanat ve Sanayi Festivali kapsamında düzenlenen, “Kentleşme, Sanayi ve Edebiyat’ konulu konferansta hükümetin politikalarını eleştirdi.

Bu sırada, dinleyiciler arasında bulunan Belediye Başkanı Hüseyin Erer, yazarın sözleri üzerine konuşmanın yapıldığı platformun önüne gelerek, “Burası sanatsal ve kültürel etkinliğin yapıldığı bir yer... Siz, burada siyaset yapamazsınız. Burası siyaset yapılacak yer değil” dedi.Yazar Latife Tekin de, “Özgürce konuşamayacaksam, burada da durmamın hiç bir anlamı yok. Lütfen eleştiriye açık olun” diyerek, konferansı terketti.


Latife Tekin'in fikirlerini severim, sevmem; bu ayrı bir olay; ancak, bir Belediye Başkanının olayı bu hale getirmesini ASLA hoşgörmem. Başkan herhalde aydınları, bazı sahne zenaatçıları ile karıştırdı.

Söyleyeceğim: BAŞKAN İSTİFA!!!

Etiketler:

Şaibeniz Nasıl Kalkar?

Anayasa Mhakemesinin mevcut bütün üyeleri emekli olur.

Yeni bir Yüksek mahkeme kurulur.

Yeni Yüksek mahkemenin 24 üyesi olur.

Bu 24 üyenin yarısı seçimle işbaşına getirilir.

Üçte birini Meclis seçer.

Üçte birini Yargı seçer.

Üçte birini Üniversitelerarası Kuruk seçer.

Böylece Türkiye'nin gelmiş gheçmiş en demokratik Yargısı oluşturulur.

Var mı bunu yapabilecek cesaretiniz?

O zamana dek AYM'deki bütün davaları ertelersiniz.

Yargılama sürerken Seçim Yasası toptan değiştirileri. Baraj hiç olmazsa %5 veya %7 gibi seviyelere çekilir.

Yeni seçilen hükümet de, bütün sivil toplum örgütleriyle işbirliği yaparak yeni anayasayı hazırlar ve referanduma sunar.

İşte memleket ve Devlet böyle kurtulur.

Amaç kurtarmaksa tabii : )))


Bunun yapılacağına inancım olmadığı için, çok zor bir iç sorunlar dönemine girdiğimizi biliyorum. Ancak, ne olursa olsun, ne kadar sürerse sürsün, BİR MİLLET UYANIYOR; ve, o millet özgüveni tam, demokratik bilince vakıf, bireysel hakları önplana alan, dünyaya açılmış bir millet. Kandırmaca zamanı geçti.

Biliyorum, bunun olmasını engellemek için, birileri Devlet yapısını çökertmeyi dahi göze almış. Ancak, bu sefer maya tutmayacak. Bu halk buna müsaade etmez.

Etiketler:

Perşembe, Haziran 26, 2008

Baykal'a Cevap

Bu kadar da cahil olunmaz ki yahooo:)))

Baykal, ben elli yaşımdayım. İyi bir eğitim aldım, birkaç yabancı dilim var, ayda en az 3 kitap okurum, dünyanın yarısını gezdim, açığım, şarap içerim; daha sayayım mı?

İmdiii; ben mi cahilim de, birileri beni kandırıyor?
Ayrıca, bunlar dediğin kim? Uzaydan mı geldiler? Yoksa, şu Kurtuluş Savaşını omuz omuz verdiğimiz kendi kardeşlerimiz mi?

Bu toprakların tarihinde çok ulusluluk vardır; tek tip dayatması başarısız olmuştur. Bu demek değildir ki, rejimimizden vazgeçiyoruz; aksine, rejimimizden son derece memnunuz, sadece demokratik haklarımızı istiyoruz. Devlet karşısında halkın boyun eğdirilmemesini istiyoruz; herkesin bireysel haklarının garanti altına alınmasını istiyoruz.

Eveeet, farkındasın, bizler bizi büyütmüş olan o "göbeğini kaşıyanların" okumuş evlatlarıyız ve sizden korkmuyoruz.

Sen kendi halkına karşı sözde "Kurtuluş Savaşı" çağrısında bulunacak kadar dengeni kaybetmişsin. Derdinizi biliyoruz; halk hizmetçiyken sorun yoktu, halk işçiyken sorun yoktu, halk koyun gibi güdülürken sorun yoktu, halk cıscıbıldak soyuluncaya kadar sorun yoktu; şimdi sorun çok büyük, çünkü yetişmiş bir kuşak var ve senden çok daha akıllı : )))

Aynaya iyi bak! Ne görüyorsun? Ben sana baktığımda, can havliyle sdaldıran birini görüyorum. Ve, siyaset böyle yapılmaz Baykal, o faşizmde olur; o devirler kapandı, o koyunlar bugün tilki oldular ve kargaları kandırıyorlar : )

Yeni ve demokratik, hukuka uygun, istediğin yere lastik gibi çekilemeyecek, sosyal hakları geniş tutan bir Anayasa bize layık. Biz vesayet rejiminde yaşayamayacak kadar gelişmiş ve özgüveni tam insanlarız.

Etiketler:

Çarşamba, Haziran 25, 2008

Lara'dan Haber Var

Biricik torunum Lara yaramazlıkta tavan yapınca, ben de böyle bir çözüm buldum; balkonda havuz sefası. Tabii annesi de çıldırmaktan kurtuldu
Prenses de onu böyle seyretti uzaktan uzaktan


Etiketler:

Salı, Haziran 24, 2008

Değişimin Frkında Mısınız?

Farkında mısınız? Türkiye değişiyor. O denli büyük bir değişim var ki, büyüklüğünden ötürü gözden kaçıyor belki de.

Türkiye tarihinde ilk kez, TSK darbeyi güçlendirme ve yönlendirme amacıyla, Sivil Toplum Örgütlerini devreye sokuyor.

Ülkemin vatandaşlık bilinci gelişmiş, birey olmanın önemi kavranmış bir ülke olmaya başladığının farkında mısınız?

Neden darbe yapamadılar? Halktan korkuyorlar da ondan.

Anne ve babalarımız korkmuşlardı. Göbeğini kaşıyanlardı onlar. O göbeğini kaşıyanlar eksikliklerini tespit etti ve çocuklarını, boğazlarından keserek okuttu. Birçoğunun çocukları bugün ortalama 50 yaşlarında ve bunların içinde büyük bir kısmı en az bir yabancı dil bilen, okumuş insanlar. Tabii bir de bunların yetiştirdikleri var: Genç Sivillerin yaş ortalamasına bakarsanız, bunların bizim çocuklarımız olduğunu görürsünüz.

Türkiye değişiyor. Değişim o kadar büyük ki, büyüklüğünden ötürü gözden kaçıyor. Türkiye bütün uçlarıyla birlikte, barış içerisinde ve bireysel hakların meşruluğunu ortak paydaya alarak çok büyük adımlar atıyor. Veeee, birilerinin bu değişimden ödü kopuyor. Çünkü hala "savulun, halk plajları bastı, vatandaş denize giremiyor" mantığından bir adım ileri gidememişler. O kadar eskide kalmışlar ki, hala utanmadan türlü türlü darbe denemelerine girişiyorlar. Bu halk darbecilerini er veya geç yargılayacak ve bütün hukuksuzluklardan arınacak.

Farkında olanlar çok korkuyor. Sivil Toplum Kuruluşlarının ve bürokratların darbeye destek verme çağrılarının sebebi bu.

Baykal utanmadan milleti Kurtuluş Savaşı vermeye çağırıyor. Allah seni bildiği gibi yapsın. Kime karşı vereceksin sözde savaşını bre vicdansız? Kendi halkına karşı mı?

Haziran başında yazdığım "Ben Atatürkçü Değilim" adlı makalemi yazarken, sonunu "siz bu gidişle halkınızı bile kesersiniz Atatürkçülüğünüz uğruna" diyerek bitirmiştim. Ne kadar öngörülü bir halk var, farkında mısınız?

Haydi Türkiye'm, Osmanlı mirasından kopmadan, Atatürk'ün yürürlüğe soktuğu Anayasana sahip çık ve darbecilerin sözde Anayasasını değiştir. Millete karşı yasa olmaz, vatandaşı Devletin kudreti karşısında korumak için yasa olur.

Haydi Türkiye'm, hazırla Yeni Anayasanı, yüzakıyla çık gelişmiş ve zenginleşmiş Dünya Devletleri kulvarına. Bakma Baykal'ın ikide bir bizi Humeyni ile korkutmasına; Baykal bayılıyor Humeyni Rejimine; çünkü, ancak öyle bir rejimde diktatörlüğünü sürdürebilir. Bizim istedğimiz bir Anayasa ile ve gelişmiş, zenginleşmiş, bireysel hakları tanımış bir Anayasa ile Baykal ancak emekli olur :))))))))

Etiketler:

Pazartesi, Haziran 23, 2008

TSK Denetlenmeli

Bir yüzkarasıdır gelişen olaylar.

Genel Kurmay böyle bir konunun içinde değilse, derhal sorumlularını bulup, soruşturma açsın.

Şayet içindeyse, o zaman Meclis soruşturma açsın.

Vatandaş olarak güvenimi kaybettim ve TSK'nin denetim altına alınmasını istiyorum.

Silah elde siyaset yapılmaz.

Siyaset dışı kurumlar, hangisi olursa olsun, siyaset yaptıklarından ötürü mahekemeye çıksın; gözünü seveyim Anayasa Mahkemesi konudan uzak dursun çünkü onlara da güvenim kalmadı.

27 Nisan 2007 e-muhtırası sorumluları yargılansın.

Meclisin 10 ve 42 ile yaptığı Anayasa değişikliklerini iptal edebileceğini iddia eden Anayasa mahkemesi lağvedilsin ve yerine bütün toplumu kucaklayan ve sık sık üye değişikliği ile tarafsızlığı sağlanabilen bir Yüksek Mahkeme kurulsun.

Yoksa, Devlet çöküyor!!!!!!!!!!!!!!

Etiketler:

Pazar, Haziran 22, 2008

ASKER KIŞLAYA!!!

Bu gazeteyi ayakta tutan bizleriz. Sanal ortamda gazeteyi okuma imkanım olmasına rağmen, üç kuruş emekli maaşımla, gazetenin ayakta kalması adına hergün satınalıyorum. Basıldığı sürece de almaya devam edeceğim. Yani, finansörlerden biri ben olduğuma göre ne demek istiyorsun Büyükanıt Paşa?

Belindeki o silahi kenara koy, ondan sonra konuşalım. Yok, illa da silahımı bırakmam diyorsan, benim ölümü çiğnemeden çocuklarıma, torunlarıma karşı bu tür yaptırımlar uygulayamayacaksın. Ben çocuklarımın ve ikibuçuk yaşındaki biricik torunumun geleceğini şekillendirme hakkını sana vermiyorum. Ben bile karışmıyorum, sen kimsin ki karışacaksın benim çocuklarımın geleceğine? Geleceklerini belirlemek onları kendi hakkıdır. Bu uğurda can vermeye hazırım.

Bir kurşunluk canım var, neyden korkmamı bekliyorsun?

Git kışlana ve sana halkın tarafından verilen görevini ifa et. Biz seni ne zaman çağırır, vatan tehlikede dersek, o zaman görevlendirilmiş olursun. O süreye dek, senin görevin sınırlarımızı korumak, düşmana karşı ülkeni korumak. Sizler bu ülkenin kurucusu değilsiniz, askerisiniz. Bu ülkenin kurucusu bizleriz. Çünkü, savaşsınlar diye sana doğurduklarımızı verdik, ölsünler diye sana can verdik. Ama, o canları bize karşı kullanamazsın. Bu hakkı sana HİÇ vermedik.

Yerini bil, bizim dengemizi bozma!

Askerlik kurumu bizde "Peygamber Ocağı" diye bilinir. Bu dengeleri bozmaya senin hakkın yok paşam. Güvenimizi sarsma. Bu toplumu kutuplaştırma. Bu toplumu birbirlerini yer duruma getirme. Bu toplumu birbirine düşürme.

Bu vatan bizlerin; bizlerin kalması için de sizi oraya bekçi kıldık!

Etiketler:

Cumartesi, Haziran 21, 2008

Tebrikler Genç Siviller ve Bütün Katılımcılar










Etiketler:

Darbeye Karşı Toplum

Askerimiz, "Onaylanmış böyle bir planın kayıtlarda olmadığı" ile kendisini savunmuş. Eh, pes yani, böyle gerçeklerin bir de belgesi/onayı mı olacaktı komutanlar? Sanki MİT'in bir takım bilgileri aktarırken, düz beyaz kağıda yazdığını bilmiyor muyuz?

Yeter artık bizi aptal yerine koymaya çalışmanız. Siz bizim içimizden geliyorsunuz. Birbirimizi tanımamak gibi bir durum yok. Yettiniz artık!!!

Silah belde siyaset yapılmaz beyler! Kendinize gelin!

Ben para vereceğim, kendi boğazımdan keseceğim, evladımın boğazından, eğitiminden, gelişiminden keseceğim, senin eline silah vereceğim beni düşmandan koruyasın diye; sen sınırlarımı korumayı kime havale edip, o silahı bana doğrultacaksın???

Bak askerim, bu halk askerini çok sever; vatanı, askeri uğruna canını dişine takar, seni el/baş üstünde taşır; ancak, bu halk evladını sana emanet edip, o evlada anasına/basına cephe oluşturmana izin vermez.

Çekin elinizi Meclisten! Çekin silahlarınızı gözümüzün önünden. Yetti artık! Bizi ana/babalarımız mı zannettiniz?

Ben Başbakan olsaydım, derhal mevcut Anayasa Mahkemesini, güvenilirliğini yitirmişliğinden ötürü emekli eder, yeni bir sistemle bir Yüksek Mahkeme oluştururdum, her bir üyesi iki yılda bir değişmek üzere.

Ayrıca, Paksüt'ü meslekten men eder, diplomasını da iptal ederdim. Bu kadar netameli bir ortamda, bu görüşmeler iyi niyetle yapılmış olsalar dahi, toplum huzurunu bozmakta. Hiçbirinizi bu toplumun huzurunu bozmaya hakkı yok!

Sizlere gelince Genel Kurmay, topunuzu emekli ederdim, güvenilirliklerinizi yitirdiğiniz ve siyasi ortama müdahele ettiğiniz için.

27 Nisanı unutmadım, unutmayacağım. Sizlere de hakkımı helal etmiyorum.

Yerini bil, seviyeni koru; gerçekten gözümüzün bebeğisin. Ama sınırlarını aşmaya alışmıştın ya, yettin artık! Git, sana verdiğimiz görevi ifa et. İkide bir tepeme dikilip, bana ne yapacağımı öğretme. Ben salak değilim, haddini bil! Seni beni yönetmekle görevlendirinceye kadar -ki, bu ancak rejim değişikliği teşebbüsü olur- kışlanda bekle!

Son sözüm : ASKER KIŞLASINA!!!

Etiketler:

YARI FİNAAAAAAL!!!

Cuma, Haziran 20, 2008

Darbeye Karşı 70Milyon Adım

Etiketler:

Parti kapatmak isteyenlere özel site

Çarşamba, Haziran 18, 2008

Baykal ve Kurmaylarına Suçlama


Yarın Balıkesir'e bir ziyaret gerçekleştirecek olan CHP lideri Baykal ve kurmayları hakkında, Balıkesirli bir genç başsavcılığa suç duyurusunda bulundu. Suçlamalar oldukça sert.


Yarın Balıkesir'e bir ziyaret gerçekleştirmeye hazırlanan CHP lideri Baykal ve kurmayları hakkında, Balıkesir'li bir genç Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. İşte 27 yaşındaki bir gencin CHP lideri Deniz Baykal ile kurmayları Önder Sav ve Onur Öymen hakkındaki suçlamaları:
CUMHURİYET SAVCILIĞINA ANKARA
ŞÜPHELİLER : Deniz BAYKAL, Önder SAV, Onur ÖYMEN KONU: CHP (Cumhuriyet Halk Parti) hakkında suç duyurusu
AÇIKLAMA : 6 sayfa ve 4 ayrı maddede suçlamalarım belirtilmiştir.
1 ) ATATÜRKE DÜŞÜNCELERİNE VE LAİKLİK KARŞITLIĞINA ODAK OLMAK
CHP, son yapılan seçimlerde, demokratik olarak başarı sağlayamadığı için, başarısızlıklarını hazmedemeyip, iktidar olma hırsına yenik düşerek, demokratik olmayan yollardan iktidarı yok etmek ve oy verenlerden adeta intikam almak amacıyla kendilerine taktıkları: Atatürkün kurduğu parti, Devletin sahibi, Cumhuriyet ve Laikliğin sahibi sıfatlarını, üzerinde barındırdığını Türkiye Cumhuriyeti halkına ve kurumlarına benimsetmek suretiyle şu yolu takip etmeye başlamıştır. Laikliğin, Cumhuriyetin, Devletin ve Atatürkün sahibi veya savunucusu olarak, kamuoyuna halka ve kurumlara Türkiyede Laiklik tehlikesi olduğunu benimsetmek sureti ile demokratik yollarla, Türk halkının iradesiyle iktidar olmuş AK PARTİ yi Cumhuriyete, Laikliğe,rejime ve Atatürk e düşman gibi göstererek, aslı ve dayanağı olmayan sanal bir düşman gibi ilan ederek, siyasi hırsları ve ihtirasları doğrultusunda Laikliği AK PARTİ yi Cumhuriyeti ve Atatürk'ü çıkarlarına ve hedeflerine ulaşmak için adeta bir (MALZEME) haline getirmişlerdir. Hemen hemen her demeçlerinde ve açıklamalarında, mitinglerinde ve propagandalarında, Laikliğin tehlikede olduğundan bahsetmek suretiyle, yayınlarını denetlediği ve yönlendirdiği KANALTÜRK kanalınıda kullanarak, ülkede Laiklik sorunu olduğu korkusunu vererek ve buna AK PARTİ ve oy verenlerinin sebep olduğunu belirterek, kendilerine oy vermeyen halka ve AK PARTİ ye saldırmıştır. Başörtü takanları ve bu fikri benimseyen ve destekleyenleri Laikliğe aykırı ve düşman gibi göstererek. Nur Suresi 31. Ayette belirtildiği üzere, bunu dini gereksinimlerinden biri olarak gören büyük halk kitlesini Laikliğe karşı gelmekle itham ederek, bunu dinin gerekliliği görenlerin ise ülkeye şeriat getirmek istediklerini ve bu amaçları için AK PARTİ ye oy vermek sureti ile gerçekleştirmek istediklerini öne sürmektedirler. İslamiyeti, Din ve bireysel özgürlükleri doğrultusunda yaşayan halkıda bu savaşın bir tarafı haline getirmişlerdir. Türk halkının geri kalan kısmını ise bu sanal tehlikede Laikliğin tarafı olmaları için, basın yoluyla ve meydanlarda kışkırtmışlardır. Amaç çatışma çıkartmaktır. İktidarı yok etmek için düzenlediği bu tuzağı, Mustafa Kemal ATATÜRK, Cumhuriyet ve Laiklik ilkesini kullanarak, Atatürkün Laiklik tanımını kendi ideolojileri doğrultusunda, değiştirerek, bu ilkeleri çarpıtarak, uzun süren çalışmaları sonucunda, halkı ve kurumları kutuplaşmaya itmişler, Atatürkün düşüncelerine, ilke ve inkılıplarına Türkiye Cumhuriyeti halkını düşman etmeye başlamışlardır. Ve bu savaşta da Atatürk gibi düşündüklerini, halka ve bazı kurumlara empoze ederek, Atatürkü din düşmanı gibi göstererek, Türkiye Cumhuriyeti halkını, Atatürk'e , ilke ve inkılaplarına düşman etmeye başlamışlardır. Bu oluşturdukları savaşta, Türkiye Cumhuriyetinin istikrarını, girişimlerini, gelişmesini ve vatandaşların huzurunu, baltalamak pahasına yapmışlardır. Oluşturdukları sanal korkular ile bilerek ve isteyerek ekonominin bozulmasını ve enflasyonun artmasınıda sağlayarak, bütün bunları savaş açtığı AK PARTİ ye ve oy verenlerine mal etmek istemişlerdir. Mustafa Kemal ATATÜRK ün, Din hakkında, Peygamberimiz hakkında, Kuran-ı Kerim hakkında, Dindar halk hakkında yaptığı icraatları ve övgüleri bilinmektedir. Atatürkün yüzlerce sözünden biri şudur. "Bütün dünyanın müslümanları, Allahın son peygamberi, Hz.Muhammed in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli, tüm müslümanlar, Hz. Muhammed'i örnek almalı, İslamiyetin yükümlülüklerini olduğu gibi yerine getirmeli, zira buşekilde insanlar kurtulabilirler ve kalkınabilirler" (Nedim SENBAİ; Atatürk, A.Ü. Dil Tarih ve Coğrafya yayınları sf.102 1979) Cümlelerini sarf eden Atatürk' ün görüşleri ve düşünceleri ortadadır. Bunu çıkarları doğrultusunda çarpıtarak. Atatürkün düşüncelerine ve Laikliğe ve Dini inanç özgürlükleri doğrultusunda, Dinini yaşamak isteyen insanlara ve düşüncelerine hakaret etmiştir. Bu hakaretlerin neticesi,sağ duyulu insanların değerleriyle alay edip terörist faaliyetlere başvurmalarını sağlamak ve haklılıklarını ispat etmektir. Laikliği, Atatürkü ve Türkiye Cumhuriyeti ilkelerini, siyasi hedeflerine alet etmişlerdir. İnsanlar üzerinde, İlkeleri ve Atatürke düşman olarak benimsemeleri sağlanmış ve halen sağlanmaya çalışılmaktadır. SONUÇ : Atatürke , düşüncelerine ve Laiklik karşıtlığına,sebep ve odak olmuşlardır.
2) DİNİ SİYASETE ALET
-CHP, "DİN BİZİM" yazılı afişleri,propaganda amacı ile ilan panolarına astıkları kamuoyuncada bilinmektedir. Siyasi parti olarak,Dini sahiplenmek, siyasete alet etmektir. -CHP Seçim propagandalarında, meydanlarda halka, Dini bir gereklilik olduğunu bildiği "BAŞÖRTÜSÜ" dağıtmış ve Dini siyasete alet etmiştir. -CHP, seçim otobüsünün üzerine, bilerek "BAŞÖRTÜLÜ KADIN" resmi koyarak Dini siyasete alet etmiştir.
SONUÇ : Dini siyasi anlayışlarına açık olarak alet etmiştir.
3 ) DİNİ İNANÇ VE İBADETLERE HAKARET ETMİŞTİR
Onur ÖYMEN ; Yurtdışında gerçekleştirdiği bir röportajda "BAŞÖTÜSÜ NAZİ GÖMLEĞİDİR" diyerek, açık bir şekilde hakaret etmiştir. İslam Dininin kitabı olan Kuran-ı Kerimde Başörtüsü şöyle belirtilmiştir:
NUR SURESİ 31.AYET
"Mümin kadınlarada söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar (yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zinet (yer)lerini göstermesinler.
BAŞÖRTÜLERİNİ TA YAKALARINA KADAR SALSINLAR
"Bu ayet üzrine kadınlar bu örtüyü kullanmaktadırlar. Sonuç olarak dini bir gerekliliktir. Bu hakarete göz yuman CHP ve yöneticileri bir yaptırım uygalamadıkları sonucunda bu suça ortak olmuşlardır. Önder SAV ; İslam dininin peygamberi olan Hz.Muhammed hakkında alaylı bir uslub kullanarak hakaret etmiştir. İslamın açık emirlerinden biri olan Hac ibadeti ilede dalga geçmiş ve hakaret etmiştir. Savunur gibi gözüktükleri ve her fırsatta sahiplendikleri Atatürk'ün Peygamberimize olan övgülerini biliyorum. Laiklik ilkesinin Dini ve inançları, koruma altına alması gerektiğinide biliyorum. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında ve Kurtuluş savaşında, Laikliğe tehtid olarak CHPnin gösterdiği Türk evlatları, imanlarıyla, vatan sevdalarıyla yüzbinlerce şehit verdiler. Kanlarıyla canlarıyla savaştılar. Geride kalan eşleri, bacıları ve analarının tamamı Başörtülüydü. Ciğerleri yanan bu Türk analarının örtülerine laf söyleyen, nazi gömleği gibi iğrenç bir benzetme yapan. Bu toprak için, şahadet mertebesine ulaşmış atalarımıza, cepheye mermi taşıyan başörtülü analarımıza, Atatürk'ün ailesine, Atatürk'e ve hatıralarınada hakarettir. Basın yoluyla yapılan bu hakaretler yenilir yutulur şekilde değildir. Müslüman ve bir Türk genci olarak, ne Atatürke ne de Dinime, Peygamberime ve inançlarıma bu hakaretler karşısında kayıtsız kalamam. Mustafa Kemal ATATÜRK; "Dini inanç ve kanaat özgürlüğü, Devlet tarafından garanti altına alınır, buna aykırı hareket edenler, Türk Ceza Kanunu'nun, ilgili maddelerince yargılanarak cezalandırılır" demiştir. Ayrıca, CHP nin yayınlarını yönettiği belgelenen, Kanaltürk televizyonunun CHP ile yaptığı sözleşme tarihinden itibaren, dini inanç ve ibadet özgürlüğüne yapılan tüm hakaretler, aynı zamanda kanalla arasındaki sözleşme gereği CHP'yi de ilgilendirerek, tüm beyanlar ve hakaretlere CHP ortaktır.
SONUÇ: Dini inanç ve ibadetlere açık olarak hakaret edilmiştir.
4 ) YARGIYA MÜDAHALE ETMEK VE ÇIKARLARI İÇİN KULLANMAK
- CHP nin seçim propagandası için "DEVLET BİZİM" şeklindeki afişleri.Devletin içinde kutsal bir yeri olan yargıyıda içine almakta ve siyasi kimliğiyle kendi malı gibi göstermektedir. - CHP Genel Başkanı Deniz BAYKAL, Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında yargıya intikal eden konuda şu beyanda basın yoluyla bulunmuştur. "367 kararı çıkmazsa çatışma çıkar" beyanı yargıyı tehtid etmek, baskı altına almaya çalışmak ve müdahale etmektir. çünkü bu sözleri söyleyen Deniz BAYKAL ve partisi Atatürk'ü temsil ettiklerini söylemektedirler. Laikliğe ve Atatürk karşıtlığına odak olma konulu 1 nolu suçlamamda belirttiğim, çatışma ortamı ve kutuplaşmaya, yargıyıda taraf olma zorunluluğuna itmiştir. Laiklik ve Atatürk üzerinden siyaset yaptıkları için, kendinden olanları laik, diğer siyasetçileri ve kurumları da Laiklik karşıtı ilan ettikleri için, yargıyıda bu ihtiraslarında silah gibi kullanmak istedikleri için yargıyıda kutuplaşmanın kendi safına çekmek istemeleri açıktır. Türk yargısını kullanmak ve kararlarını direk etkileyerek müdahale etmek istemeleri açıktır. Bu suçlamaları bir kaç arkadaşımla paylaştığımda, bana verdikleri cevap CHP'nin bu amacına ulaşmak üzere olduğunu doğrulamaktadır. Suçlamaları paylaştığım kişilerden şu cevapları işittim; "uğraşma CHP suçlu olsa da kapanmaz ceza verilmez. Yargı bir kılıf bulur. Anayasa mahkemeleri üyelerinin görüşleri ve aileleri CHP'li ,kimi kime şikayet ediyorsun. 367 kararını çıkaranlar CHP'yimi kaparlar gibi sözler işittim." İnsanların yargıya bu denli kötü bakışı ne üzücüdür. Yargıyı bir silah olarak gören Deniz BAYKAL ve CHP yargıyıda bu savaşa sokmaya çalıştığı ve taraf olmaya zorladığı açıktır.. SONUÇ : Yargıya müdahale edilmekte ve CHP kendi çıkarları için kullanmaya çalışmıştır. CHP nin siyasi bir parti olarak devam etmesi kanımca mümkün değildir. Ülke üzerinde bu kadar hain planlar yapan bir parti olsa olsa terör isteyen bir parti olur. Bu gidişe dur denilmez ve bu partinin önü kesilip Yüce Divan'da yöneticileri yargılanmaz ise güzel ülkemizin geleceği nek adar karanlıktır. Yaptıklarının tabiri iki kelimeyle özetlenebilir. İRTİCAİ FAALİYET ve TERÖR ÇIĞIRTKANLIĞI Mustafa Kemal ATATÜRK diyor ki "..Ey Türk gençliği, birinci vazifen, Türk istiklalini ve Türkiye Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve mudafa etmektir." Atatürk'ün gençliğe hitabesinin bana vermiş olduğu yetki ve "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" sözündeki milletin bir bireyi olarak kendimde gördüğüm yetkiyle; CHP nin işlediği bu suçlardan yargılanmasını ve güzel ülkemden kirli ellerinin çekilmesini istiyorum ve gereğinin yapılmasını arz ve taleb ediyorum
M.Emin AVCIOĞLU - BALIKESİR
HABER 7

Etiketler:

Salı, Haziran 17, 2008

YASAKSIZ, KOŞULSUZ DEMOKRASİ, SİVİL VE DEMOKRATİK ANAYASA

Anayasa Mahkemesi’nin üniversitelerdeki türban/başörtüsü yasağını kaldıran düzenlemeyi “esastan” bozarak iptal etmesi, uzun süredir ciddi bir tıkanma yaşayan sistemin demokratik bir reformasyona tabi tutulmasını, daha fazla kaçınılamaz bir zorunluluk haline getirmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin kararı, sistemin, kamuoyunun demokrasi istem ve beklentilerine verdiği “ültimatom” içeriğinde bir “mesaj” niteliğindedir. Bu nedenle sorunu tek başına “türban sorunu” olarak görmek ciddi bir yanılgıdır. Sorun, sistemin, değişim-dönüşüm ihtiyacına karşı sistemin gösterdiği muhafazakar, statükocu bir dirençle karşı karşıya olmamızdır…

“Derin” çetelerle bağlantıları açığa çıkmış “kaos çıkarma” amaçlı provokasyonlar, Kürt sorununda çözümsüzlük ve inkar zihniyetinde ısrar, Alevilerin ve bir bütün olarak kamuoyunun demokratik istem ve beklentilerinin görmezden gelinmesi, toplumun yapay “laik-anti-laik” kutuplara bölünmek istenmesi ve milliyetçilik; “belirli” güç odaklarının özlemi içerisinde oldukları Türkiye tablosu hakkında yeterince fikir vermektedir.

Buna karşılık AKP hükümeti, adeta “can derdine” düşmüş bir parti görünümü içerisindedir. Kendisini “derin” güçlere beğendirmek pahasına, Kürt sorununda yeni bir şiddet ve çatışma döneminin başlamasına neden olan politikaların ve Türkiye’nin hiçbir temel sorununu çözme iradesi gösterememenin vebali altındadır.

Peş peşe gelen yargı muhtıralarının ardından Anayasa Mahkemesi’nin kararı, büyük çoğunlukla iktidarda bulunan hükümeti de, meclisi de bir “görüntü” haline getirmiş, aslında sistemin temel sorunu olan demokratikleşme ve statükoculukta ısrar probleminin olanca açıklığıyla ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sorunun “laikliğin korunması” olduğuna inanmıyoruz. Çünkü bizler çok iyi biliyoruz ki, “tehlikede” olduğuna inanmamız istenen ve bunun için ülke ve toplumun karşıtlaşması, kutuplaşması sağlanmak istenen bir “laiklik” sorunu gerçekte yoktur. Çünkü Türkiye’deki sistem laik değildir. Alevilerin varlığının dahi tanınmadığı, istemlerinin görmezden gelindiği, Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle insanlarımızın inançlarının “kumanda” edilmek istendiği bir sisteme gerçek manada “laik” denemez. Çünkü laiklik; yasalarla güvence altına alınmış bir düşünce, inanç ve vicdan özgürlüğünden, devletin bütün inançlara eşit mesafede olmasından ve kimsenin inanç ve ibadetine müdahale edilmemesinden ayrı düşünülemez.

Yıllarca toplumumuzu inançları, etnik ve kültürel değerleriyle birbirine “karşıt” hale getirenlerin, birbirine karşı konumlandıranların, bu yöndeki hesap ve beklentilerini bozmak zorundayız. Çünkü söz konusu olan ortak geleceğimizdir

Yasaklardan, “ama”lardan arındırılmış sivil-demokratik bir anayasa, Kürt sorunu başta olmak üzere ülkemizin temel sorunlarının çözümünün güvencesi olacak, din ve vicdan özgürlüğünü ve diğer temel hak ve özgürlükleri sistemin varlık gerekçesi haline getirecek, gerçek bir laiklik ve demokrasi düzeyine ulaşmamızın önünü açacaktır.

Bizler aşağıda imzası bulunan hayatın çeşitli alanlarından Alevi yurttaşlar olarak, rejimin, varlığını ve misyonunu “tartışılır” hale getirdiği TBMM’den bir an dahi zaman yitirmeden bir sivil-demokratik anayasa girişimi başlatmasını, bir “kurucu meclis” gibi çalışarak kamuoyunun desteğini arkasında bulacağı bir demokrasi seferberliğine öncülük etmesini istiyoruz.

Tarih ve kamu vicdanı karşısında “suçlu” olmamak için…17 Haziran 2008

Nesimi ADAY, şair-yazar
Sinan AKÇİÇEK, yönetmen
Nilüfer AKBAL, sanatçı
Hüseyin AYRILMAZ, sendikacı
Ali BARAN, sanatçı
Barlas BEYAZTAŞ, gazeteci
Mehmet BİDAV, proje danışmanı
Emirali ÇELEBİ, DTP PM Üyesi
İlhan DÖĞÜŞ, Yüzleşme Derneği Gn. Sekreteri
Serdar ERDOĞAN, Ziraat Mühendisi
Haydar IŞIK, yazar
Umur HOZATLI, yazar-yönetmen
Deniz KARAKAŞ, eğitmen
Doğan MUNZUROĞLU, yazar
Hasan SAĞLAM, sanatçı
Cafer SOLGUN, Yüzleşme Derneği Başkanı-yazar
Cemal TAŞ, araştırmacı-yazar
Ferhat TUNÇ, sanatçı-yazar
Handan ÜNAL, öğrenci

Etiketler:

Nuray Canan Bezirgan'a Destek




Senin düşmanın değilim. Seninle aynı toprak parçasının vatandaşıyım ve ortak müşterekler bulup, yaşamak zorundayım.
Seni destekliyorum kızım. Atatürk'ü sevmeme özgürlüğün var. Humeyni'yi seviyorsan da bu beni ilgilendirmiyor. İnsanların kimi sevip, kimi sevmeyeceği Devletin evvanterinde kayıtlı olamayacağı gibi, kimsenin senin duygularına da tahakkümde bulunmaya hakkı yoktur. Senin gibi görünmüyorum, hatta oldukça farklıyım. Ancak, biliyorum ki, senin bireysel haklarını korumak benim görevim, tıpkı benim bireysel haklarımı korumak da senin görevin olduğu gibi.

Ayrıca, dövülerek çocuğunu düşürmüş olman, bizim adımıza utanç verici ve yapanları kınıyorum.

Etiketler:

Pazartesi, Haziran 16, 2008

Asker Konuşursa...

Cevabını da alır. Ey beyler, madem siyaset yapacaktınız, neden sırmalı, apoletli kiyafetlere büründünüz? İnin sahaya, isteyin oylarımızı!

Ama, sakın ola ki, belinizdeki silahla siyaset yapmaya kalkmayın.

Ve, SUSUN ARTIK! Konuşmayın. Elinde silahla konuşana asker denmez, başka birşey denir.

Biz boğazımızdan kestik, çoluğumuzun çocuğumuzun nafakasından, geleceğinden kestik, sizleri en güzel silahlarla donattık, sınırlarımızı düşmana karşı koruyun diye.
Hatta nereye ne harcadığınızın hesabını dahi sormadık, yaptığınız yatırımların ne kadar doğru bir yatırım olduğunu bile denetlemedik. Ama dengemizi bozmayınız bizim; yakın gelecekte bunun hesabını da isteyeceğiz, bunu da bilin!

Milletine karşı tavır alan asker, hangi yüzle gelip bizden hayatlarının baharında evlatlarımızı isteyecek???

Bırakın artık hukukla gugukla görüşmeyi, İŞİNİZİ YAPIN!

Sizden isteğimiz, SİYASETE BULAŞMAYIN ARTIK!!!

Etiketler:

YARSAV'A CEVAP :))))

Bir siyasi komedi oynanıyor ve siz buna tarafsınız. Milletini ötekileştiren bir Devlete hangi halkın sahip çıkmasını tahayyül ediyorsunuz?

Kızların başörtüsü ile okula girmesinin karşısında olduğunuz sürece objektif kabul etmiyorum sizleri. Sizlere hiç güvenim kalmadı. Bir gurup Devlet koruyucuları ile aynı yolda yürüyorsunuz, bu da size olan güvenimi sarstı. Millet için Devlet tarafında olmadığınız sürece, size tepkimiz devam edecek. Siz vatandaş değilsiniz herhalde ki, vatandaşınızın derdini anlamamakta ısrar ettiğiniz gibi, çare olmayı düşünmek gibi bir derdiniz de yok. Sizleri,sınırlarımızı korusun diye eline cebimizden silah parası verdiğimiz ve bu yolda evlatlarımızın baharlarını teslim ettiğimiz kurumla aynı safta görüyoruz ve yazık ki o silahın da kendi milletine dönük olduğunu idrak ediyoruz. Böyle Devlet olunmaz; milletine sahip çıkarak, onları aynı haklarla donatarak Devlet olunur beyler...Biz sizleri bizleri korumak adına var ettik, bizleri kategorize etmek adına değil. Bu sizin haddiniz değil! Size düşen adil yargılama hakkıdır, bizim kurduğumuz Devletin hangi gelişmiş/gelişmemiş ülkelerle, nasıl bir yolda yürüyeceği değildir. Biz Irak, Mısır, Suriye, İran olmak istemiyoruz. Bizler gelişmiş, zengin, bireysel haklara sahip çıkılan ülkelerin sınıfında olmak isitiyoruz. Biz artık, bizler gibi birkaç yabancı dil bilen, ayda en az üç kitap okuyan, dünyayı takip eden, başını kumdan çıkartmış yöneticiler istiyoruz.

Tank ve silah sahipleri ile hukuku aynı safta görmek istemiyoruz. Size yargısız infaz yaptığımızı düşüneceğiniz yerde, nerede hata yapıldığını düşünün. Ve, hakça kararlar alın. Sizden siyaset yapmanızı isteseydik, sizleri de seçimle işbaşına getirirdik. Eğer siz siyaset yapmak istiyorsanız, o zaman çıkartın o cübbelerinizi ve inin sahaya ve gelin önümüze bakalım, hangi vaadle oy isteyeceğinizi görelim.

Bizler Devlet görevlilerimizden gelişmiş bir Devlete yaraşır biçimde tavır almalarını istiyoruz. Ha, bir de, ikide bir "Yargı bağımsızdır" yaygarınızdan da bıktık artık. Biraz da "TARAFSIZ" olduğunuzu vurgulasanız, nasıl olur efendim?


Ellilik, başı açık, bikiniyle denize giren, şarap içen bir teyzeden nasihat

Etiketler:

Çeyrek Final

Kırmızı...Beyaz!!!


Teşekkürler çocuklar! Teşekkürler Fatih Hoca, beni mutluluk gözyaşlarına boğduğunuz için. Ellilik bir yarım asırlığı bu kadar mutlu ettiğiniz için binlerce teşekkürler : )

Etiketler:

Pazar, Haziran 15, 2008

Paksüt-Başbuğ Görüşmesi

İki satır açıklamayla bizleri inandırabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Siz bizleri anne-babalrımızla karıştırdınız galiba!!!. O göbeğini kaşıyan anne ve babalarımız bizim çok iyi bir eğitim almamız için herşeye katlandı ve bugün ellili yaşlarda, birkaç yabancı dil okuyan/konuşan, on günde ortalama bir kitap okuyan, dünyadan haberdar olan, dünyanın büyük bir kısmını gezmiş bir kuşak yetiştirdi. Sorun şu ki, siz hala anne-babalarımızın bıraktığı yerde dolanıyorsunuz. İşte kaçırdığınız bu!.

Ya bize adam gibi, ikna olabileceğimiz bir açıklama yapın, ya da susun!!! Konuştukça batıyorsunuz!

Paksüt kendisini aklamaya çalışırken, kameraların karartılmadığını ifade ettiği an, bizim aklımıza "nereden biliyorsun?" geliyor, ve inanın artık gülmüyoruz bile. Çok kızgınız, ÇOK!!!


Hem, kardeşim ne gerek var kamera karartmalara falan? Demek ki karartmayı, gizlemeyi gerektirecek birşeyler dönüyor.

Ya vatandaşını adam yerine koyan bir Devlet görevlisi olun, ya da susun artık, SUSUN!

Ayrıca, böyle netameli günlerde, iki yüksek Devlet görevlisinin buluşmasının, bizlerde hangi düşünceleri uyandırmasını bekliyorsunuz ki? Salak gibi mi duruyoruz beyler???

Etiketler:

Hayat Gerçeğe Perde/Cem Mumcu

Büyütmek için resmi tıkla

Etiketler:

Cumartesi, Haziran 14, 2008

Mehmet Bal'a Destek

Yoruma gerek duymuyorum

Vicdani red bir bireysel haktır

Etiketler:

Anayasa Mahkemesi Ne Bekliyor?

Ey benim boynubükük memleketimin AYMsi, ne bekliyorsun ki? Biliyorum, bence de Turncay Özkan denilen adam iftira atıyor; ancak, unuttun mu, daha birkaçgün önce sen de bir hata yaptın? Türbanlı kizlarimizin Üniversitelere girmesinin laiklik ihlali olduğunu beyan ettin ve üstüne üstlük bir de kanunu esastan inceleyip, iptal ettin? Yaaa, hukuk hepimize lazımmış, değil mi?

İşte bunlardan ötürü, benim gibi sağduyulu vatandaşlar, Devleti yıkmayın, diye bas bas bağırıyor! Oysa, unufak olduk, gören yok...

Sonra da kimse ağlanmasın, Atatürk'ü sevmeyenler çoğalıyor, diye. Acaba ne oldu da, bu toplum bu noktaya geldi diye düşünün. Nerede hata yapıldığını bulun!

Etiketler:

Genelkurmay'a Saldırıymış

Yapma paşam gözünü seveyim. Halkı nasıl ikna edeceksin? Bu halk koyun mu ki, bu görüşmelerin dost muhabbeti olduğuna inansın? Velev ki öyle olsun, sizler kariyerleriniz gereği vatandaşın böyle bir ortamda şüphelenmesine sebep olursanız, neden bunları deşifre etmek, sizlere bir saldırı olmuş olsun?

Unuttun mu, senin askerin benim oğlum olur! Onun için, tepkinin nereye yönlendiğine dikkat edelim lütfen!

Bir de hesaba çekse birileri kendilerini; neden son yıllarda güven duyulanlar azalıyor; ve, bu güven duyulması gereken kurumlara duyulan güvenin yüzdesinin ibresi sürekli şağıya doğru iniyor?

Bizlere bilgi verenleri suçlayacağınız yerde, biraz da aynaya bakın lütfen! O aynada bendeniz hiç de hoş şeyler görmüyorum.

Ha, nerede durduğunuzu ifade edebilmek adına, ilk genel seçimde Kürt kardeşlerime oy vereceğim.

Etiketler:

Cuma, Haziran 13, 2008

Kürtçe Öğreniyorum

Bir Türk olarak, aynı toprakları paylaştığım Kürt kardeşlerimin sorunlarına destek olmam gerekliliğinden ötürü, Kürtçe öğreniyorum

-tu çawa yî? (tu çava yi-nasılsın?) -şapkalı ı harfi i diye okunuyor, i harfinin kendisi de ı olarak okunuyor--ez baş im (ez baş ım- iyiyim)


Biminin xoşiye de. (Hoşçakalın) Bımine xoşiye de (Bu da tekil olanı: Hoşçakal)

Sılav; ez baverim tu dikari beje her çi dixaze, bi Kırmanci.Roje şemi de (sibe) em hew du bibinim Taksim Hill'de. (Selam; İnanıyorum ki istediğin her şeyi Kürtçe söyleyeblirsin sen.Cumartesi günü (yarın) Taksim Hill'de görüşelim.)

Etiketler:

Neyi İptal Ettiniz?

Cevap : Kimse, mevcut Anayasada belirtilen özellikleriyle yasalar önünde eşit değildir

Tam bir kaos durumu : ))))

Madde 10
Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.(Ek: 7.5.2004-5170/1 md.)Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz
” DEVLET organları ve idare makamları, bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.




Madde 42
Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve Ödevi
Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkilapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz. İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır. Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir. Devlet, maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır. Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez. Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.


Anayasa değişikliği sonrası 42. maddeye, “Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir” eklendi

Herşeyimiz koca bir yalan; ne acı...

Etiketler:

Salı, Haziran 10, 2008

Ben Atatürkçü Değilim

Yıllaaaar önce okuduğum rahmetli Nadir Nadi'nin kitabının adıdır yukarıdaki başlık. Şu anda da benim duygularımı yansıtıyor. Eğer 85 yılda Türkiye'yi getirdiğiniz nokta ise Atatürkçülük, ben Atatürkçü değilim.

Çocuk yaşımda Hollanda'ya yerleştim; 1968. O yıllarda yabancı memleketlerdeki gurbetçilerin milli duyguları yok olmasın diye, Türk Evleri açılır ve bol bol Kurtuluş Savaşı filmleri gösterilirdi buralarda. Bütün program Atatürk üzerine kurulmuştu.Hafta sonu oldu mu, bütün Türkler, varsa çocuklarını da alır ve bu evlere gelirdi, mutlaka film de izletilirdi. Gerek o temel ile, gerek sonradan okuduğum eserler üzerine Atatürk benim için çok büyük bir manevi lider oldu ve bugünkü varlığımın da sebebi oldu.

Dün gece yapmadığım bir şey yaptım. Fatih Altaylı'nın programını izledim. Fatih Altaylı benim için izlenmeye değer olduğundan değil, oradaki dört gençkız izlenmeye değer olduğundan. Bunlardan ikisi türbanlıydı, ikisi başı açıktı; bu başı açıklardan biri liberaldi, diğeri bugünkü deyimle Atatürkçüydü.

Can alıcı soru, türbanlı kıza soruldu: Atatürkü seviyor musun? Gençkız da sevmediğini, sadece iyi bir asker olarak gördüğünü belirtti. Yüzüme bir tokat gibi çarptı bu gerçek. Neden çarptı? Çünkü açıklamalarından sonra, artık, bugünkü Atatürkü ben de sevmediğimi fark ettim. Benim okuduğum ve büyütüldüğüm Atatürkü seviyordum; ama, türbanlı bir kızın okumaması ise Atatürkçülük, Anayasa Mahkemelerinin halk iradesini hiçe sayması ise Atatürkçülük, milletine tahammülsüzlük ise Atatürkçülük, Devlet adına milleti ezmek ise Atatürkçülük, sevmiyorum ben bu yarattığınız Atatürkü.

Haydi hayrını görün artık! Beni bile bu duruma getirdiniz ya, siz yakında halkınızı bile kesersiniz Atatürkçülüğünüz uğruna.

Etiketler:

Pazartesi, Haziran 09, 2008

Rahat Uyuyor Musun Başbakan?

Küreye Bakanlar Geleceği Gördü

Ya üstüne üstlük bir de şeriat yasaları çıkartırlarsa??? :)))


Fal bakalım, öğrenelim


Etiketler:

İsyan


Bütün saçlarımı yoldular; bir bir topladım kucağımı sarmış simsiyah ölüleri. Kimine baktım bir buse taşıyor üzerinde, kimi desen bir koku barındırır miadını doldurmuş bir sevgiliden. Hangi birine dokunsam bir "ah!" verdi derinden. Kolay mı kaldırıp atabilmek tutuam tutam bu birikimi? Oysa yok artık yeleleri atların, rüzgarda savrulan...


Hep hayalmiş benim sandıklarım!..


Boynumu büküp, köşeme mi çekilmeliyim? Bir daha bitmez mi diplerinden?


Haydi Birsen, boyun eğme! Yoksa alıp kucağından gömerler en derine ve kaygan bir piste döner bütün umutların, her ayağa kalkmaya yeltenişinde bir daha devrilen.


Son telimi de yolsanız başımdan, değil mi kökü bendedir o birikimin, bir daha yetiştiririm onları ben/hiç biriniz selam durmasa da, sırmalı yakalarınız batsa da tenime ve zehir saçan dişleriniz iz bıraksa da etimde/kökü bendedir saçlarımın, bir daha biter yerinde...


Etiketler:

Pazar, Haziran 08, 2008

Halkı isyana teşvik


Taraf/Yıldıray Oğur

Demokrasilerde çare tükenmez, emin misiniz? Bakın bizim demokrasimizde şimdiden çareler tükendi bile. Daha bir yıl önce son çare diyerek seçime gitmiştik. O da çare olmadı derdimize. O seçimlerde oyların yarıya yakınını alan parti şimdi kapatılıyor. Demek ki sadece beş yılda bir oy vererek demokrasi olunmuyor. Medeni oy sandıklarıyla bu mağara adamlarıyla baş edilemiyor.

Peki demokrasi, memokrasi, seçim meçim, oy moy, yasa masa dinlemeyen ali kıran baş kesen bu mağara adamlarıyla nasıl baş edeceğiz şimdi?

Beş yılda bir oy verme konforunda mı? Artık bu mümkün değil, farkındasınız değil mi?

Peki, şimdi ne yapacaksınız? Ne yapmalıyız? Sizin bir planınız var mı?

Oylarınızın arkasında duracak mısınız? Yoksa, pardon deyip önümüzdeki maçlara mı bakacaksınız? “Zaten oy dediğin ne ki bir kâğıt parçasına vurulmuş bir tane mühür. Beş yıl sonra sandık gelir, yine bir kâğıda bir mühür vurulur. Bu büyük köşe yazarları, bu büyük yargıçlar, bu kudretli paşalar, çokbilmiş rektörler dünyasında zaten bizim ne hükmünüz var ki.” Yine böyle mi düşüneceksiniz?

Yoksa elinde güç olanın, silah olanın, kanun olanın haklı olduğunu sessizce kabul edip, öfkenizi yine içinize mi atacaksınız?

Tıpkı bundan 48 yıl önce yaptığınız gibi.

Bir Başbakanın idam haberini gözyaşlarıyla radyodan dinleyip bir sonraki seçimde Süleyman Demirel’e oyunuzu vererek hâlâ çocuklarınıza güzel bir gelecek bırakabileceğinizi düşünmüyorsunuz değil mi?

Bakın hiç de öyle olmadı. İdam sehpasına yürüyen Başbakan için sesinizi çıkarmadığınız gün doğan çocuklar gençliklerinin en güzel yıllarını 12 Eylül’ün işkence tezgâhlarında geçirdiler.

Suç biraz da sizindi.

Ders almadınız. 12 Eylül rezaletini sessizce izleyip seçimleri beklediniz.

Ama seçimler yine bir fayda etmedi derdinize.

12 Eylül’ün o kahredici sessizliğinin bedelini o günlerde doğan genç kızlar 28 Şubat’ta üniversite kapılarından çevrilerek ödedi.

Ve artık kimse için sürpriz değildi; o gün de yeterince sesinizi çıkartmamanız, medyanın gürültülerine teslim olmanız, demokrasiyi, adaleti ve vicdanı mağara adamları karşısında savunmamanız, tevekkül etmeniz, seçimleri beklemeniz...

Ama seçimlerden yine size bir fayda gelmedi. Deprem oldu, çamur içinde bırakıldınız. Krizler çıktı, işsiz kaldınız. Susurluk oldu, arkanızdan karanlık işler çevrildi. Şemdinli oldu, üzerinize bombalar atıldı. Bir savcı sesini çıkaracak oldu, sonsuza kadar susturuldu gözlerinizin önünde. Çocuklarınıza bile acımadılar, Uğur Kaymaz vuruldu. Güvercine bile kıydılar, arkadan vurdular.

Siz yine seçimleri beklediniz. Bir oy vererek, her şey düzelir sanmaktan bir türlü vazgeçmediniz. Mağara adamları da insafa gelir, onlar da vicdanlarının sesini dinler, hukuku gözetir, tutarlı olur, demokrasiye saygı gösterir, Ergenekon’u yazar, haksızlığa haksızlık der diye diye safiyane duygular içine girdiniz.

Şimdi televizyonlarınızın karşısında olan biten haksızlıklara, apaçık haksızlıklara bir kılıf bulup onları savunanlara bağırıp çağırıyor, mağara adamlarına öfkelenip “Sandık önümüze gelmeyecek mi” diye meydan okuyorsunuz. Onlar mağara adamı, umurlarında mı bunlar zannediyorsunuz?

Merak etmeyin, şartlar uygun olduğunda sandık yine önünüze gelecek. Tonlarca kirli bilgi, çarpıtma haber, manipülasyon, provokasyondan sonra sandık önünüze getirilecek. Çok sevdiğiniz sandığınıza kavuşup, medenice ve konfor içinde istediğiniz yere basacaksınız mührünüzü.

Ama unutmayın o sonuçlar yine o mağara adamlarının önüne gidecek. Oy pusulalarınızı ısıracaklar yine, seçim sandıklarınızı yakıp ısınacaklar. Siz efendice, kibarca “hukuk, kanun, demokrasi, falan” diye itiraz edeceksiniz. Onlar arkanızdan küfrü basacak “Yürü git işine seni şeriatçı, seni bölücü, seni komünist” diyecekler. Onlar mağara adamları.

Bu döngü, siz demokrasilerde tek çarenin sandık olmadığını anladığınız gün tersine dönecek. Sorumluluk ahlakıyla hesap vermeye, isyan ahlakıyla hesap sormaya cesaret ettiğiniz gün. Meşruiyetin dışına çıkanlara karşı anayasal isyan hakkınızı hatırladığınız gün.

Konforunuzdan taviz verip, demokrasi için, Türkiye’yi mağara adamlarının elinden kurtarmak için fedakârlık yapmaya hazır olduğunuz gün.

Neden o günler önümüzdeki bu uzun ve sıcak yaz günleri olmasın.

Plaja inmek, tembellik yapmak, dizilerin tekrar bölümlerini izlemek yerine sokağa çıkarak, oyunuzun peşini bırakmayarak, Ergenekon’un hesabını sorarak geçirilecek bir yaza ne dersiniz?

Yoksa uğruna bir yaz bile feda edilmemiş bir demokrasiden ne bekliyorsunuz ki?

Mağara adamlarının çirkinleştirilmeye ve yalnızlaştırmaya çalıştığı ülkenizin bu yaz size çok ihtiyacı var.

Bu kavgada kimsenin hesaba katmadığı, tüm planlarda yine sesini çıkarmayacağı, izleyici kalacağı zannedilen size. Bu kez sesini çıkararak tüm hesapları, tüm ezberleri bozabilecek size.

Peki, siz kimsiniz? Ya da şöyle sorayım: Sahi biz kaç kişiyiz.

En başta siz varsınız.

Dişimizi sıkarsak, azıcık fedakârlık yaparsak yazın sonuna kadar Soros’tan bile bir kuruş para almadan modern dünyanın ayakta kalmış son mağara adamları iktidarlarından birine okkalı bir medeniyet dersi verebiliriz. Eğer varsanız, hazırlıklara başlayalım. Rengimiz ne olsun? Turuncu kullanıldı, kırmızı kullanıldı. Beyaz’a ne dersiniz?
08.06.2008


Kalemine sağlık Yıldıray derim! Haydi Türkiye'm. Sahip çık geleceğine; çocuklarına, torunlarına...

Etiketler:

28 Şubat'tan Akılda Kalan

En büyük banka soygunlarının yapıldığı dönemin başlangıcıdır

Fakirlik sana hayırlı, uğurlu olsun ey milletim

Etiketler:

Anayasa Mahkemesi Partisine

Erken seçim kararı alın;

Sonra da halka sorun bakalım, sizin partinize ne kadar oy verecekler?

Etiketler:

Başbakan Bizi Oyalama

Bizi oyalamayın!

Yeni bir Anayasa bir zarurettir.

Oyalamaya kalkanı gagalarız

Etiketler:

1982'nin Evren Yasaları Çökmüştür

YENİ BİR ANAYASA YAPILMAK ZORUNDADIR

Siyasi Partiler Yasası değiştirilsin
Lider sultasına son verilsin
Baraj %5e çekilsin
Halkın tercihi Meclise yansısın

Ceza Kanunları değişsin
Ceza kanunu ile cezalandırılmayan hiç bir fiil, hiç bir yasa ile suçlu addedilmesin

Laiklik tanımı evrensel ölçülerde yerini bulsun

Demokrasi ve bireysel haklar, Devlete karşı güvence altına alınsın

Hiçbir vatandaşın eğitim, sağlık, barınma, beslenme hakkı, hiçbir şart ile sınırlandırılmasın

Etiketler:

Cumartesi, Haziran 07, 2008

İşimize Nasıl Gelirse, Öyle...:)))))))

"Bu çok tehlikeli bir gerekçe. Sonunda toplumu 'yargıçlar devleti' denen bir anlayışa götürmesi, halkın oylarıyla kurulmuş bir parlamentonun elindeki değiştirme yetkisini hiçe indirmesi mümkün. Anayasa Mahkemesi'ndeki yargıçlar, Cumhuriyet'in temel niteliklerini belirli bir yönde yorumluyorlar diye, o tutuma aykırı düşen bütün değişiklikler iptal edilecek ve dolayısıyla ulus bu alandaki yetkisini kendi temsilcileri aracılığıyla da olsa kullanamaz duruma mı gelecektir? Anayasa Mahkemesi, bir değişikliğin Anayasa'daki temel ilkelerden birine aykırı düştüğünü savunarak anayasa değişikliklerini iptal yetkisine sahip olursa, devlet sistemi içinde kendisine tanınan yeri aşıyor demektir." Mümtaz Soysal/100 Soruda Anayasanın Anlamı/1976

"Anayasa Mahkemesi'nin, yapılacak bir değişiklikten sonra, bunu Anayasa'nın ruhuna aykırı görerek iptal etmesi halinde, asıl büyük tehlike, Mahkemenin, kurucu iktidarın da üstünde bir güç haline gelmesidir" . Erdoğan Teziç/Türkiyede 1961 Anayasasına Göre Kanun Kavramı/1976

Etiketler:

Bu Bir Darbedir

Yargıçların yasaya uymadığı bir memlekette yaşamak yarın korkusu getirdi; benim yaşam hakkım, güvencem kalmamıştır. Bunu bana yapmaya kimsenin hakkı yoktur!

Bu ülkeyi 11 yargıç yönetecek ise, kanunları onlar belirleyecek ise(üstelik de kanunları çiğneyerek), biz neden sandığa gidiyoruz? Güne, çağa uygun yasaları çıkartsınlar diye neden Meclise vekil gönderiyoruz?

Yargıçlar yasaları çiğnerse, vatandaşa kim sahip çıkacak? Mafya mı???
Yarın güvencem kalmamıştır.

Meclisin eli kolu bağlanmıştır. 411 Millet Vekilini topluca istifaya davet ediyorum; CHPyi etmiyorum, onlar zaten vekil değil, komutanından emir bekleyen asker!

Etiketler:

Cuma, Haziran 06, 2008

Anayasa Mahkemesi'ne Cevabım

Hiç bir kanunun ve hukukun insandan

üstün olmadığını...ve

"insana rağmen" var olamayacağını da

BİLİYORUZ..

hukuk,meşruiyetini insandan alıyorsa

insanı hiçe saydığı noktada kendi

kendinin meşruiyetini de iptal

edecektir...

bugün karşı karşıya olduğumuz

manzaranın açılımı aslında budur..




JIM CROW ÖLDÜ




AMA, ROSA PARKS HALA YAŞIYOR
Anlamını bilene çağları delecek




Etiketler:

3H Hareketi Duyurusu

BİRİNCİ SINIF DEMOKRASİ İÇİN BÜTÜN ENGELLER TEMİZLENMELİ

Yazan: 3H Hareketi, Tarih: 05-06-2008 19:15
Yayınlama yeri :
Duyurular, 3H Etkinlikleri
YAZILI BASIN BİLDİRİSİ
“BİRİNCİ SINIF DEMOKRASİ İÇİN BÜTÜN ENGELLER TEMİZLENMELİ”
Öyle bir ülke düşünün ki, seçilerek başa gelen bir yasama organı, bireylerin kanun önünde eşitliğini güvence altına alan bir anayasa kanunu değişikliği yapmak istiyor; bunun için gerekli çoğunluğu da üstelik %75 gibi bir oranla buluyor. Bunun yanında, halka karşı hiç bir sorumluluk hissetmeyen, atanarak gelmiş 9 kişi, arkasında 20 milyonu aşkın kişinin temsil yetkisini almış bir yasama organın bu meşru değişikliğini, anayasada olmayan bir yetki ile esastan bozuyor. Bu, apaçık bir demokrasi ve hukuk ihlalidir. Ve böylesine bir olay ancak üçüncü dünya demokrasilerinde ve juristokrasilerinde karşımıza çıkabilir.
Anayasa Mahkemesi’nın bugün bu utanç verici karara imza atarken atıfda bulunduğu Anayasa’nın 2. maddesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik olduğu kadar aynı zamanda demokratik bir hukuk devleti olduğunu belirtmektedir. Ama ne yazik ki Anayasa Mahkemesi, bir çok kararında olduğu gibi bu kararında da demokratik hukuk devleti teamüllerini çiğnemis ve anti-demokratik bir anlayışla, atıfta bulunduğu hükmü de çiğneyen skandal bir karara imza atmıştır.
Kararın hukuksuz ve anti- demokratik boyutu bir yana, dünyada hiç bir Anayasa Mahkemesi, bireylerin kanun önünde eşitliğini düzenleyen bir anayasa değişikliğini laikliğe aykırılık gerekçesi ile bozmamıştır. Bugün, Avrupa ülkelerinin çoğunluğunda baş örtüsü ile üniversiteye girmek serbest iken, Anayasa Mahkemesi’nin bugün vermiş olduğu bu karardan, Avrupa’ya teokratik bir düzenin hakim olduğu gibi komik bir sonuç ortaya çıkmaktadır.
Kaldi ki, daha geçen haftalarda bağımsız yargıya müdahale ediliyor tartışmaları yapılırken, yüksek mahkemenin anayasadaki görev ve sorumluluklarını çiğneyerek vermiş oldugu bu karar, bağımsız olmayanın yargı değil bizahati halk tarafından seçilmiş parlemento olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Zira, bu karar, meclisin Anayasa Mahkemesi’nden izinsiz hiç bir karar veremeyeceğinin apaçık bir tescilidir. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, halkın halk tarafından halk için yönetimi anlamina gelen çağdaş demokrasi anlayışının vesayet demokrasisi tarafından ikame edildiğinin ve yargıçlar darbesinin adım adım yaklaşmakta olduğunun en güzel kanıtıdır. Yaklaşmakta olan AK Parti Kapatma davası öncesi alınan bu karar, bir bakıma Anayasa Mahkemesi adına ihsas-i reydir.
Artık görülmüştür ki, 12 Eylül ve 82 Anayasasının doğurduğu rejim iflas etmiştir. Atanmışların, seçilmişler üzerindeki bu üstünlüğü yok edilmedikçe, ülkemiz ikinci sınıf demokrasi anlayışıyla yönetilmekten kurtulamayacaktır. Bu ülkede şayet bir darbe yapılacaksa, bu mevcut statukoya karşı yapılmalı ve temel birey hak ve özgürlüklerine tecavüz eden bütün kişi ve kurumlar, hak ettikleri cezayı mutlaka çekmelilerdir. Geçmişteki yüz karası hak ihlalleri ve kararlar ile yüzleşmeden, ülkede özgürlük ve demokrasi lehine yeni bir beyaz sayfa açma girişimlerinin yine sonuçsuz kalacağını belirtir, daha özgür ve mutlu bir Türkiye için üzerimize düşen her türlü görev icin an be an hazır olduğumuzu siz değerli basın mensupları ve saygı duyduğumuz yazarlar aracılığı ile kamuoyuna

3H Hareketi tıklayınız

Etiketler:

Genç Siviller/...Ve Cumhuriyet'in Sonu

Perşembe, Haziran 05, 2008

Genç Siviller/Bir Gazete Darbeyi Nasıl Durdurur?


Etiketler:

Genç Siviller/Demokratik Alanda DARBE Yapmak YASAKTIR!!!


Etiketler:

Salı, Haziran 03, 2008

Genç Siviller/Darbelere Dur De


Etiketler:

Seninle gurur duyuyorum

kalbim seninle

Edith Piaf - La Vie En Rose
by bigproblem11