“Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmesin.. Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir... Afrika atasozu

Salı, Kasım 28, 2006

Figân




Omuzlarda son busem
Hak sırtımda yük değil
Sokaklar mekana uzar
Son bakışım tutar
Adem ve Havva
Aksak bastonlu adam
Dağ-tepe yemeni gizler
Hüzün damlar sandukamdan
Mendilim yok
Haysiyet balçık
Riya tac
Günahlarım
Emaneti deler

28/11/2006

Birsen Şahin

Cuma, Kasım 24, 2006

Küçük Öğretmen

Yetişme çağında bir çocuk düşünün; bir kız çocuğu. Şöyle oniki veya onüç yaşlarında. Yabancı bir ülkede okumakta ve yabancı memlekete gelen Türk hanımlarına ders verilen hafta sonlarında, cumartesi ve pazar anlayacağınız, erkenden yollara düşüyor, beş para almadan, o ülkenin diline yabancı oln kimi başı örtülü, kimi başı açık; Türkiye'nin dört bir yanından gelmiş, her birinin lehçesi farklı onlarca hanıma ders veren Hollandalı bir eğitimcinin yanında, tercüman öğretmen olarak görev yapıyor.

Ne muhteşem bir mutluluk o çocuğun dünyasında, adam yerine konulmanın keyfi.

Ne muhteşem bir mutluluk bir toplum için, ergenlik çağında bir çocuğun, bilâ bedel, uykusunu feda edip, kendisinden büyük hanımlara-annelere, üstelik de kiminin lehçesini anlamakta zorluk çekerek, ısrarla memleketinin insanlarına yardımcı olması.

Değil mi?

Kim mi bu çocuk? Hemen söyleyeyim. Bu çocuğun adı Birsen Şahin, Almelo şehrinin Wierden Köyün'nde oturup, bu dersi verebilmek uğruna her cumartesi ve her pazar sekiz km bisikleti ile yol tepti.

Umarım bizden sonraki kuşak da bu yazıyı okur ve"vatan borcu" nedir, idrak eder.

Birsen Şahin

Çarşamba, Kasım 22, 2006

Steteskop Gözünden Sağlıkta e-Devlet








Bir emekli olarak yapılan sağlık düzenlemelerinden memnun olmadığımı söylersem, yasamanın hakkını yemiş olurum. Onun için kimse benden "yapılan düzenlemeler kötü" dememi beklemesin. Öncelikle biz SSK emeklilerinin de artık üvey evlat muamelesinden uzaklaştırılıp, memurların gidebildiği hastahanelere gidebilmemiz, bu konuda sağlıkta günden güne değişim ve yenilenme olacağının belirtisidir ve bir emekli olarak bu yapılanmadan son derece memnunum.

Aksaklıklar yok mu? Olmaz mı? Tabii ki var. Örneğin hali hazırda, bir memur emeklisi iki yılda bir gözlük değiştirme hakkına sahip iken, bendeniz bir SSK emeklisi olarak, gözlüğüm kırılsa da, dört yıldan evvel yeni gözlük alma hakkına sahip değilim. Memur hâlâ öz evlat bu konuda, ben üvey. Daha bunun gibi birkaç can sıkıntısı verecek konu vardır, gözlemledikçe burada belirteceğim.

Ben Bursa Çekirge'de yaşamaktayım. Bizler de Hüdavendigâr Sağlık Ocağı'na bağlıyız. Hastalandığımızda orada tedavimiz yapılır. Eğer orası kifayet etmezse, hastaneye gidebiliriz.
Hüdavendigâr Sağlık Ocağı'nda çalışan personele, doktorundan memuruna kadar, her gittiğimde üzülmüşümdür. Çalıştıkları ortam sağlık şartlarına ne kadar uygundur? Bu konuda hep tereddütlerim olmuştur. Çok şükür ki, birileri daha benim gibi düşünmüş olmalı ki, Hüdavendigâr Sağlık Ocağı bakıma alınmış. Çok memnun oldum. Yapanların hem biz hastalara hem de orada çalışan personele verdiği değeri gösterir bu.

Ancak, başka bir sorunla yüzleştim evvelsi gün. Hüdavendigâr Sağlık Ocağı'nda bizim bütün kayıtlarımız mevcuttur. Geçici olarak burası bakıma alınıp, kapatılınca, biz de Mihraplı Köprüsü yakınında sağlık ocağına yönlendirildik. Gittiğimde sıra almak için kuyruğa girdim. O kuyrukta bir saatten fazla bekledim. Bir sürü insan da benimle birlikte bekledi.

E-Devlet diye bildiğimiz bir sistem yokmuş meğer sağlık alanında. Çünkü her sıraya girenin bütün bilgileri sil baştan memur tarafından kayıt altına alındı. E-Devlet olsaydık eğer, bu bilgilerin benim sicil numaram veya tahsis numaram görüldüğü anda, ekranda belirmesi gerekirdi. Oysa bizler o kuyrukta uzun süreler bekledik.

Umarım birileri bu yazımı okur da, sağlıkta e-Devlette aksayan yerleri, kanayan yaraları görür ve müdahele eder. Zira, sadece ben gibiler yoktu o kuyrukta. Annem ve annem gibi 75-80 yaşlarında insanlar olduğu gibi, küçücük bebeişler de vardı.

Sağlıkta oturmuş bir e-Devlet sisteminde buluşmak üzere ...



Pazar, Kasım 12, 2006

Yadigâr




Elin işlesin aklından geçeni
Söz yapışsın zamana

Olur da bir gün erguvan küserse
Kalemle kağıdın oynaşması yaşatır
Ahvali ahyâ sesinde

Birsen Şahin
12/11/2006


Ahval= Olaylar, yaşananlar
Ahyâ = Yaşayanlar, diri olanlar



Keepsake

Get your hands decorate your mind
And the word stuck on to time
Dance of pen and paper'll alive
Ancient by present voice

Translated by(Çeviri) Birsen şahin

Cuma, Kasım 10, 2006

Son Kadeh




Boyun bükmüş bir tomurcuk cılızlığında
Son açandır belki de bu kırmızı
Belki son mevsimdir bu bakıştığımız

Beklenir zemherî kuytularda

Haydi kalk bey, akşam kavuşmada geceye
Fazla vaktimiz kalmadı artık
Son bir hamsi tava yapalım
Salatayı sen hazırla, balığı ben

Olur ya, tomurcuk buz tutarsa
Göremezse gövde açıldığını
Bakarsın, olur ya hani
Son kadeh rakımızı içmişizdir biz de

10/11/2006
Birsen Şahin

Çarşamba, Kasım 08, 2006

İç Savaş


Bir yürek yarıldı
Tam ortasından
Dil tükürdü zehrini
Katili sözdü

İçimde bir yolculuk
Bir sağa bir sola
Yok ki penah
Korusam fağfur canı

Galebe mi gelecek
İçimdeki şeytan
Tar ü mar edip
Hayallerimi

Çıkmalıyım içimden
Boyun eğmeden şeytana
Gözlerim oyulmalı
Perde inmeden

08/11/2006
Birsen Şahin


Penah = Saklanacak yer
Fağfur= İnce Çin porseleni, kırılacak denli ince cam vs

Seninle gurur duyuyorum

kalbim seninle

Edith Piaf - La Vie En Rose
by bigproblem11