“Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmesin.. Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir... Afrika atasozu

Cumartesi, Şubat 28, 2009

28 Şubat Sürüyor

Gata'dan Escape


Etiketler:

Perşembe, Şubat 26, 2009

Muhalif Medya Konusu

Sayın Başbakanım,

Bu mektubumu birilerinin okuyup, gerçekten sana ulaştırmasını dilerim. Çünkü söyleyeceklerimi bütün yüreğimle haykırmaktayım:

Aydın Doğan beyin grubunun başına gelenlere hiç mi hiç üzülmüyorum. Neden üzüleyim? Bu tür büyük şirketlerde, köşebaşlarını tutan devlerin dışında kalan insanların, her özel şirkette olduğu gibi, limon gibi sıkılmakta olduklarından zerre kadar kuşkum yok!

411 El Kaosa Kalktı başılığı ile çıkan gazetesini hiç mi hiç unutmayacağım

Bidon kafalılar diye tanımladıkları insanların bendeniz ve ailem olduğunu asla unutmayacağım

Siyasi muhalafet beceriksiz diye, siyasete bulaşmışlıklarını asla unutmayacağım

Sözde demokrat özde yan cebime koycu köşebaşını tutan devlerini asla unutmayacağım

Cumhurunbaşının seçimlerinde takındıkları yüzkarası tavrı hiç unutmayacağım

Ne idiğü belirsiz 27 Nisan e muhtırası günlerinde ellerini ovuşturan yazarlarını unutmayacağım

Basın özgürlüğü diye biryerlerini yırtanların, rakiplerine gelen sarsıcı olaylar karşısında ellerini ovuşturmaları hala gözümün önünde

Ergenekon davasını uzun süre okuyucusuna duyurmayan, duyururken de neredeyse Savcı Zekeriya Öz'ü linç tahtasına oturtan yazarlarını unutmayacağım

İnsanları mesleklerine göre "saygın" ve "saygın olmayan" diye kategorize edip, "insan" vasfını teğet geçenleri hiç unutmayacağım

28 Şubat'ta "silahsız kuvvetler işbaşında" başlıklarını atanları unutmayacağım

Kocaman "Alçakları Tanıyalım" başlığı atıp, andıçcıların peşine takılan sözüm ona kocaman kocaman -ne kadar ufak olduklarını gördük böylece- adamlarını hiç unutmayacağım

Kapalı kapılar ardında hükümet düşürüp, hükümet kurma planları yaparken ağızları sulananları unutmayacağım

Gerçeği yansıtmayan, halkı yönlendirmeye dayalı sözde araştırmalar ile toplumu kandırmalarını hiç unutmayacağım

Silah zoruyla memleket yönetmeye kalkışanları ayakta alkışlamalarını ve onlara selam durmalarını hiç mi hiç affetmeyeceğim

Başbakan Erdoğan, seni de affetmeyeceğim; bu adamların bunları yapmasına sebep, medya dışında her türlü işle uğraşmaları ve sen de medyadaki başıbozukluğa müdahele etmediğin için, gerekli yasaları çıkartmadığın için, bilmem kaç televizyon, bilmem kaç gazete, dergi sahibi bir adamın, medya dışında iş yapmasının önünü kesmediğin için, seni de affetmeyeceğim Başbakanım!

Etiketler:

Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Duyurulur

Ahmet Türk'ün Kürtçe konuşmasını destekliyorum.

Sayın Ahmet Türk,

TRT Kürtçe yayın yapmaya başladığında bir sabote etmediğin kaldı, bundan hiç hoşlanmadın. Senin bu tavrını hiç mi hiç onaylamadım. Bu konuda samimi bulmadım, bulmuyorum. Bugünkü tavrını da senin dilin adına destekliyorum, yoksa yaptığını bugüne denk getirdiğin için onaylamıyorum. Keşke daha önce yapsaydın. Ama galiba sen bu hareketi yapmadan önce kapalı kapılar ardında Devlet Bahçeli ile bir elsıkıştın. Çünkü yaptığın en çok ikinizin işine geldi, halkın değil! Baksana, sen kürt kardeşlerimi fişekliyorusun; sayın Bahçeli de Türk kardeşlerimi fişekliyor.

Bense Kürt olmayan "Türk" bir vatandaş olarak, Kürt kardeşlerime bu hizmetin götürülmesini ayakta alkışladım. Sonuna kadar da destekleyeceğim ve ülkemde bulunan ve farklı dilleri olan vatandaşlarımızın dillerinin kaybolmaması adına, kullanılmakta olan dillerin tamamında böyle yayın yapılmasını istiyorum.

Keşke bütün isyanlarını bizleri de mitinglere davet ederek, ergin olamamış küçük çocuklara karşı yürütülen "terörist olma" linci kampanyasında kullansan ve Başbakanın yüzüne vursak, kendisinin 2006da çıkarttığı o kanundan ötürü henüz çocuk olanların terörden yargılanıp, onlarca yıl ceza aldıklarını ve Davos'unu yüzüne çarpsak Başbakanın hep birlikte. İşte o zaman inanacağım samimiyetine Ahmet Türk! Haydi gel, bekliyorum, ben Türk kardeşin olarak buralarda böyle bir miting organize etmeni istiyorum.

Ama, anadilini her ne şartta olursa olsun, hangi zemin ve zamanda olursa olsun, hele de özellikle T.B.M.M.'de konuşabilmeni özellikle destekliyorum ve sonuna kadar ardındayım. Seni daha iyi anlayabilmek için ben de öğrenmek isterim.

+

Neden başlığı T.B.M.M.'ne hitaben koyduğum konusuna gelince;

Ey Vekiller! Bakın, adıyla müsemma, vekiller diyorum, yani asil olan benim. Oraya bizleri vekaleten gönderildiniz. Sayın Türk de kendine oy veren vatandaşları tarafından vekaleten gönderildi. Bu adamın kendine oy veren vatandaşların dilini kullanmasından daha doğal ne ola ki?

Ha, bu Anayasa'ya aykırıymış! Bana ne kardeşim, işiniz ne? O zaman Babayasa yapın! Bizlere silah zoruyla oylatılan bir Anayasa bizim değildir. Neden halka uyumlu bir Anayasa yok? Bunu 550 adam/kadın nasıl izah edebileceksiniz?

+

Ey AKP, şimdi de sana sesleneyim! Sen kapatılma tehlikesi yaşadığın günlerde, bendeniz seni orada tutmak için bu memlekette kazan kaldırdım vatandaş olarak. Ama, sen kendini kurtarınca, DTP hakkında kapatma davası konusunda kolaylaştırıcı birşey yapmamaktasın. Bana hiç, biz de hukukun sonucunu bekledik deme, çünkü bu halkın gözü kararmıştı, seni kapatmış olsalardı, bu kez halk gerçekten çığırından çıkacaktı. Oy vermemiş olsam da, aynı haklara DTP de sahip, ancak onu T:B.M.M.'ne taşıyanlar bu memleketin zencileri olduğu için bizim kadar kazan kaldıramazlar. Biz Türkler Kürt kardeşlerimize neler yapıldığını, nasıl sindirildiklerini çok iyi biliyoruz.

Bu memlekette temsili adalet olmak zorunda; olmadıkça bu toplumu kopartıyor, parçalıyorsunuz ve buna hiçbirinizin hakkı yok! Hepinize yazıklar olsun! Temsili adalet olmaması adına AKPsi, CHPsi, MHPsi ne güzel anlaşıyorsunuz!

PKK'yı onaylamıyoruz, onu terörist kabul ediyoruz, ama kaz da değiliz, PKK olmasaydı, bugün bu kardeşlerimiz hangi haklarına kavuşabilirlerdi?

Ve, unutmayın ki, biz halk olarak, o kardeşlerimizin de bizler kadar vatandaş olabildiği güne kadar onlara her türlü desteğimizi sürdüreceğiz!

CHP ve MHP size söyleyecek sözüm bile yok!

Etiketler:

Salı, Şubat 24, 2009

UMUR TALU, Ağzına Sağlık :)

(yazarın izni alınmıştır)


Hakikaten de;

"Özelleştirmeden aldığın petrol şirketinden dolayı büyük mali ceza alıp bunu iktidarla uzlaşarak indirmek ama sonra tekrar büyük bir vergi cezasına muhatap olabilmek" tamamen gazeteciliktir.


Hakikaten de;

"Bankana el koyan (önceki) hükümet zamanında devreye soktuğun komutanla halvet olmak, telefon şirketini de masaya koyup Jandarma İstihbarat ile yakın ilişkiler kurmak ve bugün Ergenekon sorgusuna muhatap olmak" tamamen gazeteciliktir.


Hakikaten de;

"Koskoca gazetenin bir parçasını bir belediye başkanının propaganda aleti haline getirebilmek" tamamen gazeteciliktir.


Hakikaten de;

"Özgür, bağımsız gazetecilik havasında en büyük medya grubunun parçası olarak güç kullanırken iktidar belediyesinden gayrimenkulün için kıyak, muhalefet yetkilisinden belediye başkan adayı istemek" tamamen gazeteciliktir.


Hakikaten de;

"Kendin mağdur edilmişken başkalarının da mağduriyeti için tetikçi oynatmak" tamamen gazeteciliktir.


Hakikaten de;

"Ahlak, etik, özgürlük, hukuk, rekabet, değişim derken medya ve medya dışı ihalelerde tek aday olabilmek" tamamen gazeteciliktir.


Hakikaten de;

"İktidar oluşturmak, iktidar devirmek, askeri müdahale yolu döşemek, parti içişlerine karışmak, Başbakan'a yakın veya uzak olarak da azarlanabilmek" tamamen gazeteciliktir.


Hakikaten de;

"Dereyi geçene kadar haberlerde, yazılarda sansür yaptığın ağzından belgelenmişken şimdi basın özgürlüğü marşları söylemek" tamamen gazeteciliktir.


Hakikaten de;

"Daha önce, haklı eleştiri bir yana, başka bir patronun yanında sana küfür etmiş olanları parayı bastırıp kullanmak ve bunları bağımsız, itibarlı, muhalif gazeteci sanmak" tamamen gazeteciliktir.


Hakikaten de;

"İtibar göstererek, yanında gezdirerek, iki haber ile demeç üfleyerek, arada bir arayarak, karşısında iki büklüm duruşlarına bayılarak iktidar yanaşığı haline getirilmişleri bağımsız gazeteci sunmak" tamamen gazeteciliktir.


Hakikaten de;

"Gazeteci cezalandıran, yasaklayan, ihbar eden gazetecileri iktidar sofrasından alıp hemen kendi sofrana buyur etmek" tamamen gazeteciliktir.


Hakikaten de;

"Andıç kâtiplerini, özel harp ulaklarını, brifing uşaklarını basın özgürlüğü savunucusu olarak ilan edebilmek" tamamen gazeteciliktir.


Hakikaten de;

"Yanında çalıştığı patronu iktidar depremine maruz kalıp yıkılırken iktidar düşmanı olup sonradan iktidar safına geçince başkasının benzer biçimde sarsılmasını çok doğru görenlerin veya tam tersi kaymalara uğrayanların en muteber şöhretler olması" tamamen gazeteciliktir.


Hakikaten de;

"Milyonlarca insanın hakları çiğnenirken, özgürlükleri zedelenirken, her gün haysiyetleriyle oynanırken, insanca bir hayat imkânları gasp edilirken, gelecekleri karartılırken, geçim şartları cehenneme çevrilirken, inandıkları inanmadıkları, kökenleri dikenleri yüzünden kalpleri, ruhları, bedenleri hırpalanırken... iktidar yanında veya şimdilik karşısında, hep menfaat medyası olanların, ilkeleri yamultarak pazarlayanların, kendilerini dev ve dokunulmaz görenlerin, ikiyüzlü etik, meslek ahlakı ve özgürlük şahikası olanların her yaptığı da her .okundaki boncuk da" tamamen gazeteciliktir.


Hakikaten de;

Her yanı saran bu doku, her yana işlemiş bu koku, zirveye vurmuş içten pazarlık da içten olmayan yazarlık da tamamen gazeteciliktir.

Etiketler:

Cuma, Şubat 20, 2009

29 Mart Yerel Seçimlerinde Oy İsteyenlere Duyurulur

GenelKurmay'a Ne Oluyor?

"Ben askerimi kışlasında severim". Bu cümleyi benden ilk duyan İlhan Parseker'dir ve ben bu cümlemi 10-15 gün sonra aynısıyla Çiller'in ağzından duydum. Anladım ki, sarfettiğim sözler gerçekten bir slogona uygundu.



Bugün hala aynı görüşteyim. Benim torunumun okulda "ermeni düşmanı", "kürt düşmanı" vs olarak yetişmesini istemiyorum. Hiçbir toplumu kendisine otomatik düşman olarak görmesini istemiyorum. O kendi hayatını yaşamalı ve kendi doğrularını, eğrilerini kendisi belirlemeli. Onun hiçbir düşmanı yok, çünkü çocuk o. Kürt çocuğu gibi, Filistin çocuğu gibi, Darfur çocuğu gibi, Irak çocuğu gibi...BİR ÇOCUK.



Genel Kurmay hangi yetkiyle okullarda küçücük çocukların beyinlerini yıkamak üzere "Sarı gelin" adlı belgeseli hazırlattı? Genelkurmay verecekti de eğitimi, biz neden Milli Eğitim bakanlığı kurduk? Ben çocuğumun büyükannesi olarak kimsenin yavrumu bu pre-düşmanlıkla yönlendirmesini istemediğim gibi "HERKES KENDİ İŞİNE" diyorum ve bu olayı benim Genelkurmayıma ve Milli Eğitim Bakanıma yakıştıramıyorum. Derhal benden özür dilenmeli!
Minicik çocuğum dülmanlıkla bilenmemeli. Buna hiçbirinizin hakkı YOK!!! Bu memleket sizin değil, bizim. Biz kiminize vekalet verdik, kiminize de memleketi savaş zamanı dış düşmanlardan korumak üzere evlat verdik. Bizim efendimiz değilsiniz; dengemizi bozmayınız!!!

Etiketler:

Perşembe, Şubat 19, 2009

Ben O Adamı Sevdim...

Sen büyük bir kadındın. İdamla yargılanan bir adamın arkasında durabilmeyi başarmış, kadınların yüzakı bir insandın. Yassıada'da sana tavır alanların tümünün yüzüne, yaptığının ahlakiliğini konunun dışında tutarak, sadece ve sadece "Ben o adamı sevdim..." diyebilmiş bir kadınsın. Yaptıklarının hesabını dimdik ayakta verebilmiş bir kadın oldun. Menderes seni uzun bir süre bekledi.



Güle güle Ayhan Aydan ve ışık içinde uyu...ve buram buram aşk koksun kavuşman!

Etiketler:

Çarşamba, Şubat 18, 2009

Şark Kurnazlığı

Bir gün Yeşil Vergi Dairesinde sıramı beklerken, ben yaşlarda bir köylü, sırayı yarıp önüme geçti ve memura ulaştı işini halletmek üzere. Hakkımın yenmesini içime sindiremediğim için ikaz ettim. Bana dönüp "kusura bakma, biz köylüyüz, bilmiyoruz" diye geçiştirmek istedi konuyu ama müsaade etmedim. Ben de kendisine dönüp, "bana bak seni çarıklı erkan-ı harp, ben bu külleri yutmam, geç sırana" deyip adamı yeniden sırasına yönlendirdim.

Şimdi bakıyorum koskoca(?) CHP de aynı şark kurnazlığına soyunuyor. Bizi de salak zannediyor.



Ey CHP, iki dönem öncesine kadar sana verdiğim bütün oylar haram olsun, bana sol gösterip sağ vurduğun her seçimin altında kalasın inşallah!



-Yeni Anayasa yapalım : OLMAAAAZZZZZ

-Yeni seçim kanunu : Hemen AKP'yle aynı arabaya binersin

-Dokunulmazlık : Sadece milletvekillerininki kalksın, zinhar devlet memurlarınınki

kalkmasın. Ne yaparsınız sonra? Ya bütün halk mahkemelere

hücum eder ve hak aramaya kalkarsa? (arayacaklardan biri de bendenizim)

Hiç birinizde iş yok! Ancak, Ergenekon avukatı Baykal'ın kazanmaması ve son zamanlarda halkımın %65 AB desteği adına mecburen AKP'ye vereceğim. Kendime söz vermiştim gelecek ilk seçimlerde kürt kardeşlerimin partisine oy verecektim. Ancak, DTP Türkiye'nin partisi gibi davranamıyor. Onun da kendi Ergenekonunu deşmesi lazım benim oyumu alabilmesi için. Umutluyum. Bugün olmasa, yarın Kürt kardeşlerim bunu başaracak. Ve, bendeniz de Türk kardeşleri olarak memnuniyetle onlara oyumu vereceğim.

Keşke gerçekten "halka hizmet" edeceğine tam inanabildiğim bir parti olabilseydi. Bu seçimler öyle kıran kırana geçiyor ki, birbirlerine öyle belden aşağı vuruyorlar ki, bu kadar pisliği bana hizmet adına yaptıkları hiç inandırıcı olamıyor.

Bursa'dan Sena Kaleli'ye gelince; bana göre Bursa Terminali yönetimi Bursa'nın yüzkarasıdır. Böyle bir yöneticiye benden oy çıkmaz. Sena Kaleli benim gibi insanların taleplerini hiç dikkate almadı: Diğer büyükşehirlerde terminalden merkeze servis olmasına rağmen bizim boykoop bu fikirle zerre kadar ilgilenmedi. Şehrin dışındaki bir terminalden geceyarısından sonra sadece taksi tutarak evinize giderseniz, bu bir tuzaktır, bu açgözlülüktür. Dahası var ama burada bırakayım artık...

Haydi başka kapıya : ))))

Etiketler:

Salı, Şubat 17, 2009

Güle Güle Gazanfer Özcan


Bir yıldız daha kaydı...
Bizi bekle orada, e mi?

Etiketler:

Pazartesi, Şubat 16, 2009

Çocuklara Adalet İmza Kampanyası


“ÇOCUKLARA ADALET ARIYORUZ"

ÇOCUKLAR ÇOCUKTUR…Türkiye’de yaşayan tüm çocuklara değer vermenin, onları korumanın hepimizin sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. 18 yaşına dek tüm bireyler, yargı sürecinde dahi olsalar “çocuktur” ve tüm çocukların çocuğa özgü koşullarda yargılanması gereklidir. Suça yöneltilen çocuklar için özgürlüğünden yoksun bırakma son çare olmalı, hiçbir çocuk haklarından mahrum kalmamalı ve her koşulda eğitim hakkını kullanabilmelidir.
...Türkiye’de 2008 yılı içinde Diyarbakır, Adana, Mersin ve diğer çeşitli illerde çıkan gösteriler sonrasında tutuklanmış olup yargılama süreci devam eden çocuklar var. Çocukların tutuklu olarak ve ağır ceza mahkemelerinde yargılanmaları Türkiye’nin de tarafı olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ve çocuk adalet sistemine aykırı. Ancak bu çocukların bazıları tutuklu olarak Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılanıyor. İçinde yer aldıkları eylemler taş atmak ve gösterilere katılmakla sınırlı olan bu çocuklar 20 yılı aşkın cezalar almalarına yol açabilecek çok ciddi bazı suçlarla yargılanıyor.
Yargı sürecindeki bu çocukların da diğer çocuklar gibi büyüme ve gelişme sürecinde olduklarının unutulmamasını, tutuksuz olarak çocuklara özgü mahkemelerde yargılanmalarını ve eğitim haklarıyla birlikte tüm haklarının korunmasını istiyorum. Bunun için gerekli tüm yasa değişiklikleri yapılmalıdır. Çünkü nerede olurlarsa olsunlar, tüm çocuklar çocuktur. .
ÇOCUK HAKLARI BİLDİRGESİ Başlangıç: İnsanlık ailesinin tüm üyelerinin niteliğinde bulunan onurunu ve eşit ve ayrılmaz haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu, İnsanın zorbalık ve baskıya karşı son bir yol olarak ayaklanmaya başvurmak zorunda bırakılmaması için İnsan haklarının hukuk düzeniyle korunması gerektiğini, Uluslar arasında dostça ilişkileri geliştirmeyi özendirmenin temeli olduğunu, Birleşmiş Milletler halklarının Birleşmiş Milletler Antlaşmasında te-mel insan haklarına, insan kişiliğinin onur ve değerine, erkeklerle kadınların hak eşitliğine olan inancını yeniden belirttiğini ve daha geniş bir özgürlük içinde toplumsal gelişme ve daha iyi bir yaşam düzeyi sağlamaya karar vermiş olduğunu, Üye Devletlerin Birleşmiş Milletlerle işbirliği içinde, insan haklarının ve temel özgürlüklerin evrensel olarak saygı görüp gözetilmesini sağlamayı yükümlendiklerini, Bu hak ve özgürlükler konusunda ortak bir anlayış oluşturmanın bu yükümlülüğün tam olarak gerçekleşmesi için büyük önem taşıdığını gözönüne alarak, Genel Kurul, Toplumun her bireyi ve her organının bu Bildirgeyi sürekli olarak gözönünde bulundurarak eğitim ve öğretim yoluyla bu hak ve özgürlüklere saygıyı geliştirmeye ve ulusal ve uluslararası geliştirici önlemlerle gerek üye Devlet halkları, gerekse bu Devletlerin yargı yetkisi içindeki ülkele-rin halkları arasında bu hak ve özgürlüklerin evrensel ve etkin biçimde tanınıp gözetilmesini sağlayamaya çaba göstermeleri amacıyla tüm halklar ve uluslar için bir ortak başarı ölçüsü olarak bu İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini ilan eder.
1. İlke:Tüm dünya çocukları bu bildirgedeki haklardan din, dil, ırk, renk, cinsiyet, milliyet, mülkiyet, siyasi, sosyal sınıf ayırımı yapılmaksızın yararlanmalıdır. .
2. İlke:Çocuklar özel olarak korunmalı, yasa ve gerekli kurumların yardımı ile fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında özgür ve onurunun zedelenmeyecek şekilde yetişmesi sağlanmalıdır. Bu amaçla çıkarılacak yasalarda çocuğun en yüksek çıkarları gözetilmelidir .
3. İlkeHer çocuğun doğduğu anda bir adı ve bir devletin vatandaşı olma hakkı vardır. .
4. İlke:Çocuklar sosyal güvenlikten yararlanmalı, sağlıklı bir biçimde büyümesi için kendisine ve annesine doğum öncesi ve sonrası özel bakım ve korunma sağlanmalıdır. Çocuklara yeterli beslenme, barınma, dinlenme, oyun olanakları ile gerekli tıbbi bakım sağlanmalıdır. .
5. İlke:Fiziksel, zihinsel ya da sosyal bakımdan özürlü çocuğa gerekli tedavi, eğitim ve bakım sağlanmalıdır. .
6. İlke:Çocuğun kişiliğini geliştirmesi için anlayış ve sevgiye gereksinimi vardır. Anne ve babasının bakımı ve sorumluluğu altında her durumda bir sevgi ve güvenlik ortamında yetişmelidir. Küçük yaşlarda çocuğu annesinden ayırmamak için bütün olanaklar kullanılmalıdır. Ailesi ve yeterli maddi desteği olmayan çocuklara özel bakım sağlamak toplumun ve kurumların görevidir. Çocuk sayısı fazla olan ailelere devlet yardımı yapılmalıdır. .
7. İlke:Genel kültür ve yeteneklerini, bireysel karar verme gücü, ahlaki ve toplumsal sorumluluğu geliştirecek ve topluma yararlı bir üye olmasını sağlayacak eğitim hakkı verilmelidir. Bu eğitimde sorumluluk önce ailenin olmalıdır. Eğitimin ilk aşamaları parasız ve zorunlu olmalıdır. .
8. İlke:Çocuk her koşulda koruma ve kurtarma olanaklarından ilk yararlananlar arasında olmalıdır. .
9. İlke:Çocuklar her türlü istismar, ihmal, ve sömürüye karşı korunmalı ve hiçbir şekilde ticaret konusu olmamalıdır. Çocuk uygun bir asgari yaştan önce çalıştırılmayacak, sağlığını ve eğitimini tehlikeye sokacak fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişmesini engelleyecek bir işe girmeye zorlanmayacak ve izin verilmeyecektir. .
10. İlke:Çocuk ırk, din ya da başka bir ayrımcılığı teşvik eden uygulamalardan korunacaktır. Anlayış, hoşgörü, insanlar arası dostluk, barış ve evrensel kardeşlik ortamında enerji ve yeteneklerini diğer insanların hizmetine sunulması gerektiği bilinciyle yetiştirilmelidir .

Pazar, Şubat 15, 2009

70 Milyon Sermaye

Genelev kadınlarına "sermaye" dendiğini birçoğumuz biliriz. O kadınları çalıştırıp, üzerinden para kazananların gözünde sermayedir onlar. Sermaye boğaz tokluğuna ve/veya çocuğuna okutup, kendisine de bir emeklilik temin edecek para karşılığı çalışır; sermayedar ise bu işi kelimenin tam anlamıyla "götürür". Komik gelmesin ve bakmayın benim buradaki nüktedanlığıma, çok acı bir gerçektir bu.

Pamukbank varlığının son günlerinde aynı dertten muzdarip olmuş. Sermaye, halkın birikimi; bankada birilerinin ihtiyaçları için, faiz karşılığında daha başka vatandaşlara kullandırılan sermaye belki o günlerde memleketin zor günlerden geçerken bir nebze olsun birilerinin yarasına ilaç olacak. Ama, o da ne??? Meğer bankanın içi tamtakır kalmış. Baştaki sermayedar bütün sermayelerin parasını kendisi için kullanmış.

BDDK bankaya el koyunca, ne yapacak, turşusunu kuracak değil herhalde. Mutlaka başka birilerine satacak ki, zavallı sermaye belki yastık altındaki bir miktar kefen parasını yine bankaya getirecek ve sistem dönecek. Yani, belki de gerçekten ihtiyacı olan sanayiciye belki kredi verilecek, veya başka bazılarına ihtiyaç kredisi temin edecek vs.

Ama tabii bunca kötek yemiş birileri de akıllandığından artık bankacılık kanunları değiştiriliyor ve bankalar gerekirse yabancılara da satılacak ve mevduta güvence sınırlandırılacak(Ey Sermaye, sen zaten kendin sermaye olduğun için bu seni hiç ilgilendiren bir konu değil. Bu tamamen sermaye sahibi olana gelen bir yaptırım ve soygun yapmasını engelleyici bir duruş). Tabi ulusalcılar hemen ayağa kalkıyor. Vatan, millet sakarya edebiyatı parçalayıp, Pamukbankın memleket içinde kalması için gerekirse birilerini tehdit etmekte bir mahzur görmüyor. Öyle ya, ne güzel 70 milyon sermayenin boğaz tokluğuna çalışması karşılığında, zenginliklerine zenginlik katan bir avuç vatansever mağdur edilir mi hiç???

Vah zavallı ülkemin zavallı ayamayanları ki ne vah!!! Yıllardır birileri biryerlerini yırttı AB'ye girmeyelim, gümrük birliğine girmeyelim diye. Gerçekten vatan, millet, sakarya edebiyatından mı zannettiniz? AB ile gümrük birliğinin gerçekten bu ülkenin sömürülmesi gibi salakça bir sebebe dayandığını mı zannettiniz? O gümrük birliğidir ki, hepimizi dünyaya açıp, dünya ile rekabet sağlayıcı şirketler yaratmamıza sebep oldu. Böyle bağıranların altında hep yabancı arabalar var da, sizin gibi garibanların alltında niye yok, neden düşünmezsiniz?

Gerçekten olayın AKP'nin bütün milletin başına türban geçirmek gibi basitçe bir sebebi olduğunu zannedip, günlerdir bloglarınızda kıçınızı yırttınız?

İşte o 70 milyon sermaye biziz. Biz yorulduk anlatmaktan, ne olur artık yormayın bizi yahoooo

Etiketler:

Darbelere Zemin Hazırlayan Olaylar Nasıl Kurgulandı?


Etiketler:

Cuma, Şubat 13, 2009

Yüksek Yargı Nasıl karar Verir?

Ayşe, Fatma, Emine üç arkadaşlar. Aynı şehirde büyümüş, aynı olullarda okumuş, her üçü de birbirine benzer sosyal yaşam sürmüşler.

Gün gelmiş Ayşe zengin bir adamla evlenmiş, Fatma orta halli bir memur ile evlenmiş, Emine ise armudun sapı, üzümün çöpü diyerek evde kalmış.

Ayşenin hinoğlu hin kocası karun kadar zengin olmanın verdiği güvenle, bütün tanıdıklarının telefonlarını dinlemek için bir telefon şirketi satın almış. Emine'yi de bu şirkette işe almış.

Gel zaman, git zaman Ayşenin bir oğlu, Fatmanın da bir kızı olmuş. Yıllar sonra birer genç olan çocuklar büyüklerinin karşısına evlenme isteğiyle çıkmış. Ayşenin kocası, oğluna zengin bir ailenin kızını uygun görmekteymiş, ne var ki oğlan, nuh der, peygamber demezmiş.

Birgün Ayşenin hinoğlu hin kocası bir kiralık katille anlaşmış. Yüzünü h,ç görmediği ve sadece telefondan anlaştığı katile yüklü bir para karşılığında Fatmanın kızını öldürtmüş.

Şirkette çalışan Emine tüm bu olayları telekulak ile dinlemiş olmuş. Ne var ki, hinoğlu hin adamın, Emine kendi şirketinde çalıştığından, Eminenin şeytana uyup da, konuyu yargıya taşıyacağını hiç mi hiç düşünmemiş.

Dava yıllarca sürmüş, fakat sonunda hinoğlu hin adam suçlu bulunmuş ve müebbet almış. Ama adam yılmamış, davayı yüksek yargıya taşımış.

Yüksek yargı karar vermiş : İzinsiz telefon dinleme delil olarak kullanılamaz!
++

Üzülmeyin. Bu sadece "mesela dedik" masalıydı. Hiçbir yüksek yargı böyle bir karar veremez, hele bizimki gibi demokratik bir hukuk devletinde.

Biz bu davayı ALACAZZZZZZ: )

Etiketler:

Büyük Türkiye!


Etiketler:

Salı, Şubat 10, 2009

Açıklama İstiyorum!!! Hukuk???

Cuma, Şubat 06, 2009

Vote of Life

Election in Israel

What do the parties offer?

1) I will kill more people in Gaza

2) I will kill all the people in Gaza

3) I will do what U.S. has done in Hiroshima

Humanity dies :(

Etiketler:

Çarşamba, Şubat 04, 2009

CHP Nereye???

Cumhuriyet Savcı/sı/ları uyuyor mu?

CHP hakkında Kapatma Davası açılacak mı?



CHP Gerek çarşaf ve gerekse her mahalleye Kur'an kursu açılması talebiyle Kapatma Davasını ve "Laiklik Karşıtı Odak" olmayı gerektiren bir duruş sergilemiyor mu?



Eğer bütün bunlar CHP için geçerli değilse, biz 2008 yılını neden kaybettik? Belki siyasilerin/bürokratların umurunda olmayabilir ama ben vatandaşım ve vatandaş olarak benim bir yıl kaybetmem demek, dünyadan bir yıl geri kalmam demektir.



Bu arada, AKP'nin yerinde olsam, ödediğim cezanın iadesini talep ederim.



Eğer bütün bunlar subaşlarını tutan devlerin oyunu ise, o zaman da vatandaş olarak beni "salak" yerine koyan Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya ve Anayasa Mahkemesi'nden davacıyım. Ve, derhal bir "Babayasa Mahkemesi" istiyorum. "Babayasa Mahkemesi" de olsun ve bu Mahkemede sade vatandaşın ağırlığı yüzde elli olsun ki, ben de "hak" aranabileceği ve bunun uygulanabileceği husunda tereddütsüz inanç sahibi olayım.



Herşeye rağmen, CHP'nin bugünkü açılımını ölçüyü aşmamak kaydıyla destekliyorum ve önümüzdeki dönemde kadınlara uygulanan türban zulmünde halkın tarafı olmaya davet ediyorum. Kızlarla aynı düşünceyi paylaşan erkek çocuklar/gençler eğitim alma hakkından faydalanırken ve kızlarımızı avazı çıktığı kadar destekleyebilirken, kızlara bu yasağın getirilmesi ne vicdanıma uyuyor, ne haklı buluyorum; bunu kadın hakları sorunu olarak görüyorum. Onun için, CHP eğer iktidara alternatif olmak istiyorsa, AKP'nin kemik kitlesine değil, benim gibi liboşlara kulak versin, derim. AK Partiyi iktidara taşıyan kendi kemik kitlesi değil, bizleriz. Ancak, beni ikna etmek zordur, CHP'nin seçim üzeri bu atağını ikna edici bulmadığım gibi, hala türban hususunda halkına karşı taraf olduğuna inanıyorum.



CHP birilerine hesap soracağına bana projesini anlatsın ve vereceği sözlerle kendisini bağlasın. Ben onun AK Partiye karşı verdiği savaşı sadece hasetlik ve "düşman halk" çerçevesinde algılıyorum. Çünkü beni hiç ilgilendirmeyen bir yol izliyor. Bana ne vaadediyor? Bunu açıklasın.

Kızların türban sorununu nasıl çözecek?

Kürt meselesine bakışı nedir? Nasıl bir yol izleyecek?

Ergenekon avukatlığı, çıkan bütün silah ve mühimmata rağmen devam edecek mi?

Faili meçhuller yine faili meçhul olarak kalacak mı? Yoksa, bütün faili meçhulleri aydınlatıp, ikiye bölünmüş memleketimi temiz ve bütün bir ülke olarak geleceğe taşıyabilecek mi?

Vergi toplamayı nasıl becerecek?

Devlet memuru olan hekimlerin bunca yıl aynı zamanda muayenehane sahibi olmasının geçmişe dönük izahını hangi akılcı açıklamayla temellendirecek? Bu konuda hiçbir hükümete karşı söylenmiş bir sözü olmadığını nasıl açıklayacak?

Benim dünyadan öğrendiğim sol ile CHP'nin hiçbir benzerliği olmadığından, kendisinin bugüne kadar izlediği politikanın ne olduğunun hesabını nasıl verecek?

Evet CHP, ya halkın çocuklarına çok iyi eğitim vermek adına her türlü sıkıntıya katlanıp, dişinden tırnağından arttırıp, entellektüel evlatlar yetiştirdiğine ve bu evlatların da bugün ortalama ellili yaşlarda olduklarına ve böyle insanların birkaç dil bilmek sayesinde dünyayı gözden kaçırmadıklarına ikna olur ve bizleri "halk" yerine koyarsın, ya da bizi hala koyun zannedecek kadar kör olmayı sürdürür ve mevcut oylarının bir kısmını da zaman içerisinde DTP'ye elinle hediye edersin.

Seçim senin! Hodri meydan...

Etiketler:

Pazar, Şubat 01, 2009

Israel Acting Like Nazis in Gaza


This is Darfur

This is Hiroshima


This is Germany in 1940's.




And this is Gaza in 2000's.






İsrail Gazze'de Naziler Gibi Davranıyor






İnsanın içi burkuluyor. Hangi fotoğrafa baksa, gözleri yaş doluyor ve başını başka yöne çevirmeye çalışıyor. İnsanlar başka cinsleri tarafından öldürülmek adına doğurulmadı. Hayvanlara bile yaşam hakkı kutsallığını öne almış bendeniz, çevre gönüllüsüyüm aynı zamanda. Herhangi bir yere üye olmak zorunda değil insan çevrecilik ve/veya hayvan haklarının kutsallığı adına. Gönülden gelendir bu yol. Benim gibi hiçbir insanın da yukarıda görülen fotoğraflara bakarken içinin sızlamayacağını kimse iddia edemez.






Birkaç yıl önce Bursa Devlet Tiyatrosu'nda Yahudilerin Almanya'da uğradığı soykırımı canlandıran bir oyun izlemiştim. Muhteşem bir oyundu. Çok güzel canlandırılmıştı ve iliklerimize kadar işledi. Oyun antrede başladı ve birkaç saat sonra sahnede bitti. Dışarıya çıktığımızda bizi bir sürpriz bekliyordu. Dışarıda hazırlanan mizansen, o gün Almanya'da yaşananların bir benzerinin bugün Filistin halkına yapılmakta olduğunu gözler önüne seriyordu. Çok üzülmüş ve derinden etkilenmiştim. İnsanlar apar topar çıkmakla meşgulken, ben durup o mizanseni izkemekteydim. Bir ara dayanamayıp bir alkış tufanı kopardım. Çevremdekiler neyi alkışladığımı anlayamamıştı. Oysa, Arafatın'ın başındaki puşinin bir örneğini taşımaktaydı oyuncular. Anlamak zor değildi yani. Beni çok üzen olay, bana sadece birkaç kişinin destek olmasıydı ve benim alkışlamamla oyuncuların gözündeki kadir kıymetti, minnetti. Benim memleketimin insanlarının büyük çoğunluğu anlamamışlardı dışarıdaki benzetmeyi; ya da, anlamak istememişlerdi...






Çok üzülmüştüm.






Bugün daha umutluyum. Bugün o kalabalıklar daha çoğaldı.






Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir canlı varlık(bazen cansız diye isimlendirdiğiniz birçok şey canlıdır aslında) yaşam hakkının kutsal sayılması gerektiğini iddia eden protestolar yapmak zorunda bırakılmasın.






Yaşam hakkı kutsaldır! Hiçbir canlı varlık, birilerinin savaşı uğruna kurban edilmemeli. Savaşlar, savaşan taraflar arsında geçmeli. Geçmişin savaşları belki daha mertti bugünden, savaş meydanlarında geçtiği için. Oysa Hiroşima, Gazze, Treblinka, Darfur, Vietnam..... insanlığın yüzkarasıdır!






OLMASIN! YETER! YETER! YETER!

Etiketler:

Seninle gurur duyuyorum

kalbim seninle

Edith Piaf - La Vie En Rose
by bigproblem11