“Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmesin.. Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir... Afrika atasozu

Pazartesi, Kasım 23, 2009

Unutulmayacak Baro Başkanı

Eşitlik Eşit İnsanlar Arasında Olur

gibi bir cümleyi sarf edebilen, bunu insanlığa yakıştıran, memleketine layık gören, kendisini de adaletin temsilcisi zanneden İstanbul Baro Başkanı Muammer Aydın, olur da çocuklarım bu sözlerini unutursa diye, minicik torunuma dahi anlatacağım ve unutmamasını sağlayacağım, 2009 yılında bir Baro Başkanının topluma layık gördüğü değeri. Tarihini iyi tanıyarak büyümesini sağlayacağım torunumun.

Seni hiç unutmayacağız Baro Başkanı ve gelecek nesillerin senin adına taltif vermesini engelleyeceğiz. Tarihe yüzkarası Başkan olarak geçmen için seni yaşatacağız sözlerinde.

Şimdi "dinlenme" masalı adına yürüyorsunuz; öyle mi? Siz bizi hala ana-babalarımız zannediyorsunuz ve koyun gibi güdebileceğiniz vehmine kapılıyorsunuz galiba. Eski çamlar bardak oldu, biz güdebileceğiniz ve manipüle edeceğiniz koyun sürüsü değiliz. Vatandaşın hakkını savunmayan bir hukuka saygımız yok. Devlet memuru olan bir hekimin özel muayenehane açabilmesi için özel kanun çıkartan meclisi protesto etmediğinize göre ve bendeniz de bugün eşşek gibi önce muayenehane gidip para bayıldığıma ve operasyonumdan sonra da dikiş aldırma adı altında yine muayenehaneye çağrıldığıma göre ve bu konuda gideceğim hiçbir mercii olmadığına göre-sağlık İl Müdürlükleri doktorları haklı buluyor/tecrübeyle sabit- yani, evvel ve ahir zerre kadar birey hakkını savunmadığınıza göre, gözümde inanılır değilsin ey hukuk. Sen bana ne zaman sahip çıktın ki, senin gerçekten dinlenme adına yürüdüğüne inanabileyim. bence tam bir karalama kampanyası bu. Çünkü hiç inanılıur olmadınız.

Etiketler:

Cumartesi, Kasım 21, 2009

Başbakan'a Sitem

Ben sana oy verdim Başbakan. Senin gül yüzün, fidan boyun için vermedim bu oyu. Sana inandım, sana güvendim; beni savunacağına inandım, ülkemi askeri cumhuriyetten kurtaracağına güvendim. Cumhurbaşkanına senden de fazla güvendim; halkın kendi başını kendisinin temsil etmesine yürekten inandım. Cumhurun başı, cumhurun hislerine tercüman olur, diye düşündüm.

Beni hayal kırıklığına uğratma başbakan! Buna hakkın yok. Çok fazla muktedir olmadığını ben de biliyorum. Ancak, sen bana birşey söyledin ekranlardan: Biz iki gömleğimizi kuşandık da öyle çıktık bu yola.

Ben o iki gömleğin ne olduğunu bilenlerdenim. Ben senin o sözlerine inandım ve inancımı yitirmek istemiyorum Başbakan Erdoğan.


Son ortaya dökülen "Kafes" adlı planın bizim ülkemizde ilk defa yayınlanan, ele alınan plan olduğunu hiç mi hiç zannetmiyor ve kimin tarafından düzenlendiğinden kuşku duymuyorum. Bu kadar ağır ithamlar altında bir Genel Kurmay Başkanı ve tüm ekibi istifa etmeliydi. Ne yazık ki, benim ülkemde ne siyasette, ne bürokraside böyle bir gelenek yok.

O zaman sen benim adıma bu rütbedekileri görevden almalıydın BAŞBAKAN! Beni korumasız bırakmaya hakkın yok; ben seni beni korumasız bırakasın diye oturtmadım Başbakanlık koltuğuna.

Ben orduma güvenimi yitirdim. Bu güven yitiriş benim için birkaç yıl önce başladı. Askerin, benim gibi emekli bir teyzenin sadece soru sorması karşısında silahını doğrultması ve beni azarlamaya cüret edebilmesi, benim kanımı dondurdu. Çünkü o güne dek ben askerimin benim koruyucum olduğunu zannedecek kadar salak yetişmiştim. Benim sormaya çalıştığım soru karşısında bana bunu yapan asker, başkalarına ne yapmazdı?

Bugünkü durumu da değerlendirdiğimde, ki, ben bugünü daha 2007'de gördüm ve askerin o zamanlar ikiye bölündüğünü ve Büyükanıtın baskı altında olduğunu dile getirdim; askerin içinin çıfıt çarşısı gibi kaynamakta olduğunu görüyor ve bundan hiç hoşnut kalmıyorum.

Böyle ortalara dökülen ordunun başının ve yardımcılarının tamamının istifa etmesi gerektiğine inanıyorum. Gördüğüm kadarıyla ya Genel kurmay Başkanı kurumuna hakim değil, ya da balık baştan kokmuş. Bu durumda olan bir ordu, Allah esirgesin, bir savaş durumunda beni nasıl koruyacak?

Ben korkuyorum Başbakan. Korktuğum için de sana sesleniyorum, çünkü hala seni görevlendirdiğişm yerdesin; beni korkularımdan arındır. "Kafes" planını hazırlayanları yargıya taşımayan Genel Kurmay Başkanına sahip çıkacağın yerde, bana sahip çık, çünkü seni oraya ben oturttum. Taraf gazetesinin yaptığı yayınların soruşturmasını yapacağı yerde, benim askerim taraf gazetesi hakkında dava açıyorsa, ben nereden haber alacağım? Bu konuları konuşmayan medya mı benim yolumu aydınlatacak? O medya mı benim sana oy vermemi sağlayacak?

Yapma Başbakan; beni korkutma...


Etiketler:

Bir Askerin Değeri 2 Yıl 3 Ay 15 Gün

Bir teğmen ceza niyetine erinin eline pimi çekilmiş bomba verir. Patlamada 4 evlat ölür. Teğmen 9 yıl 2 ay 15 gün hapis ile cezalandırılır.

Benim evladım ölmedi, kendmi şanslı mı saymalıyım? Yarın ölmeyeceğinin garantisi ne?

Bunun adı askerlik, bunun adı yargı.

Analar üretim makinası, hababam doğurmalı, yoksa öldürmeye adam bulunamayacak.

Yazıklar olsun!

Etiketler:

Cuma, Kasım 20, 2009

Hukuk Nasıl Guguk Olur?

(Konuya dikkat çekilen maddeler ağırlıklı olarak Mehmet Altan'ın 19 Kasım 2009 tarihli yazısından alınmıştır)

-Baro, dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan "Askerî Danıştay"ın varlığına karşı olmayınca

-Baro, "Askerî Yargıtay"ın varlığına karşı olmayınca

-Baro, Askerî Mahkeme"lerin çizgisinin askeri suçlar konusuna çekilmesini istemeyince

-Baro, "Darbeci Generallerin Anayasası"na biat etmeyi görev saydıkça

-Baro, 28 Şubatta askerden brifing alan yüksek(!) yargıyı protesto etmedikçe

-Baro, Yaşar Büyükanıt'ın 27 Nisan 2007 emuhtıra fırçasını içine sindirebildikçe

-Baro, Yaşar Büyükanıt'ın "iyi çocuklarının" suçüstüne rağmen aklanmasını sindirdikçe

-Baro, Yaşar Büyükanıtın 70milyonun gözünün içine baka baka Şemdinli savcısını
görevden nasıl attırdığını ballandıra ballandıra anlatışını içine sindirdikçe

-Baro, askerlerin siyasi demeçleri karşısında suç duyurusunda bulunmadıkça

-Baro, tutuklanan Jitemcilerin allem kallem aklanmasını ve firarını soruşturmadıkça

-Baro, AİHM'de sürekli mahkum edilen kararlardan utanıp, paralarımızın çarçur
edilmesini seyretmeyi görev bildikçe

-Baro, Uğur Mumcu'nun ölümü sonrasında faillerinin hala bulunmayışını kendi utancı
saymadıkça

Baro, Abdi İpekçi'nin katili mehmet Ağca'nın nasıl kaçırıldığını ve neden kaçırıldığını
merak etmedikçe

-Baro, rahmetli Turgut Özal'ın Amerikada saç teli araştırması sonucu zehirlendiğinin belgelendiği
raporun Semra Özal'ın evinden çalınmasını soruşturmadıkça

-Baro, Alaattin Çakıcı aranırken, şakır şakır göbek atan fotoğraflarını medyadan
seyretmeyi sürdürüp, sebebini araştırmadıkça

-Baro, Susurluk kazasında bir kolluk kuvveti görevlisi, bir milletvekili ve kırmızı bültenle
aranan bir adamın hangi sebeple bir arabada olduğunu merak etmedikçe

-Baro, sağlık güvencesi olan bir vatandaşın doktorun muayenehanesine uğramadan
ameliyat olamadığını merak edip, soruşturmadıkça

-Baro, bazı devlet memurlarının hem devlet memuru olup, hem özel işyeri
çalıştırmasını adalet sayabildikçe

-Baro, "vatan hanini", "yalaka" vs vs gibi hitapları hakaret saymadıkça

-Baro, "her şehit için 5 DTPli öldürülmesini" yazan gazete hakkında yaptırım uygulamadıkça

-Baro, eğitimin temel bir hak olduğunu görmezden gelip, kızların başı kapalı diye Üniversitelerden kovulmasını
kabul edebildikçe

-Baro, "Hrant Dink" cinayetinin neden hala neticelenmediğini umursamadıkça

-Baro, kuyulardan insan kemikleri çıkmasını insanlık ayıbı sayıp, ortalığı ayağa kaldırmadıkça

-Baro, Genel Kurmay Başkanının nasıl olur da hala Savunma Bakanlığına bağlı olmadığını
merak etmedikçe

-Baro, AYM'de kapatma davası görülürken, bu devirde siyasi partilerin kapatılmasının çağdışılık
olduğunu haykırmadıkça

-Baro, darbeci generallerin yargılanması için dilekçe veren savcı Sacit Kayasu'nun bugün
avukatlık dahi yapamaması hususuna itiraz etmedikçe

Daha çooooook yürür ve daha çoooook "HOŞGELDİN DARBECİ BARO" afişleriyle yüzleşir.

Ne büyük gözü dönmüşlük o televizyonlarda izlediğimiz manzara. Araya girenler olmasaydı, merak ediyorum, acaba o iki genci parçalayacak mıydınız?

Destek mi istiyorsunuz? Oluuur; bağımsız bir yargı isterken, o yargının tarafsız da olması gerektiğini ekleyin o sloganlarınıza, destekleyelim.

Etiketler:

Baroyu Tanıyalım

Baştacımız Gençsiviller, ağzınıza, yüreğinize sağlık

Madımak hafızalardan silinmesin diye herşeyi yapmışlar zaten

Başlığı Tıklayın

Etiketler:

Çarşamba, Kasım 18, 2009

Bu Da Yargıya Kapak Olsun


Etiketler:

Onur Öymen Hakkında Bir Canlı Şahit

Başlığı tıklayın



18 Kasım tarihli Hürriyet/Hadi Uluengin yazısı

Başka söze ne hacet : )

Söylüyorduk da inanılmıyordu; sakalımız yok ki yahoooo

Bir de burayı izleyin

Etiketler:

Turnusol Kağıdı Islandı


Kemalizmi temsil eden CHP turnusol kağıdı idi. Su değmedikçe o güzel rengini korudu tam 80 yıldır.

Ve...su değdi kağıda, adı Onur Öymen.

Kim tahmin edebilirdi ki, yıllardır bir yalanın ardına saklanılan gerçekler kendi ağzıyla çözülecekti.

Keşke tarihte bıraksaydık Ata'mızı. Orada, öyle kalsaydı, ve hep bir geçmiş hayal olarak yaşasaydı yüreklerimizin bir köşesinde. Yazık oldu. Siyasete alet edildi. Çok yazık.

Atatürk tabusu kendi partisi ağzıyla yıkılıyor.

Ve, biliyor musun Ata'm; asıl şimdi insan tarafın görünecek, senin de hepimiz gibi, günahıyla ve sevabıyla yaşamış, ancak kim ne derse desin iyi bir siyasi deha olan tarafın görünecek. Bu vatan evlatları seni bir gün kabrine gerçekten gömecek ve sen orada huzur içinde uyuyacaksın.

Bunca yıl seni en çok kendi kurduğun parti kullandı ya, en çok ona yanarım.

Sen kabrinde rahat uyu. Sana sözümüz yok. Seninle derdimiz yok. Sadece seni putlaştıranlarla derdimiz var. Eh, onlar da görecek yakında, sana en büyük ihaneti kendilerinin yaptıklarını.

Ve, yüzleşecek memlektim kendi ayıbıyla. Ne alevisi, ne kürdü, ne türkü, ne ermenisi, ne yahudisi ayrı bir varlık değildir bu vatanın, hepsi bireyleridir ve bu memleketin sahibir.

Biz o bütünü görmek istiyoruz. Kimsenin kimseye üstün olmadığı, devlet politikası ile cahil bırakılmadığı o büyük ruhu yaşamak istiyoruz. Ve bir vatandaş olarak kendini öteki hisseden bütün kardeşlerimizle el ele, kol kola yaşayacağımız günleri iple çekiyoruz.

Etiketler:

Pazartesi, Kasım 16, 2009

Millet ve Halk Arasındaki Fark Komedisi

Yukarıdaki başlığı tıklayın. Orada okyacağınız haber birkaç gazetede yer aldı. Her ne hikmetse kova koca gazeteler bu habere itibar etmedi.

İşte Millet ve Halk arasındaki fark budur! Yani, komedi gibi. Zinhar kimseyi aklamıyorum. Ancak, her şeye rağmen, ben de bu yargıya "Kağıt parçası" ile hüküm vermeye nasıl cüret ediyorsunuz? Bu nasıl adalet? diye haykırıyorum.

Yargıya güveneceğim! Öyle mi?

Yargıya güvendim, yeğenlerimi ayrı tarihlerde üzerime geçirip, evlat edindim. Kızımı üzerime geçireceğim dönemde evliydi. Hiç anlam veremediğimiz halde, hakim kızımın eşinin de fikrini almak istedi ve davamız başka bir tarihe ertelendi. Hakim damadımın bir itirazı olup olmayacağını soracaktı.

İkinci dava günü damadım işinden izin aldı, bir günlük maaşını kaybetti, fakat hakim, sanki çağıran o değilmiş gibi, damadımla ilgilenmedi bile.

Bu konuda ben hep bir şeyi merak ettim; bu nasıl bir mantıktır ki, ben yeğenimi evlat edineceğim zaman, üstelik de yeğenimin bundan menfaatleri olacağı gözönüne alındığında, bu husus kocasına danışılacak! Benim veya kızımın kıt aklı bunlara ermediğinden, hakim -erkek- de bizi insan yerine koymadı zaten.

Bugün kızım eşinden boşanalı iki yıl olmak üzere.

Ey hakim, cevap versene, hangi damada neyi sormak için çağırdın?

Zaten hep birşey dikkatimi çeker. Futbol sahasında adalet dağıtan şahsa "hakem" deriz. Doğrusu da budur. Diğerine "hakim" deriz. Kökeni hakimiyettir. Ey yargı, şimdi bana cevap ver: Senin misyonun ne allahaşkına ? Üzerimde hakimiyet kurmak mı? Yoksa, adalet dağıtmak mı?

Yargıya güvenmemi istiyorsunuz! Ne kadar komiksiniz. Haydi siz aklınızı peynir ekmekle yediniz, beni de mi öyle zannediyorsunuz bre hakimler?

Baştaki yazıya dönelim: Fotokopi belge nedir? Asli belge midir? Kağıt parçası mıdır? Haydi CEVAP VERİN!

Etiketler:

Perşembe, Kasım 12, 2009

Kendime Konuşmalar 51



Gece yağmurun sesini dinle...Neler çağrıştırır insana delinmiş gökyüzünün camları kamçılaması?Hüzün!..



Oysa dün gibiydi, bahçeden hanımelinin dökülmüş yapraklarını süpürdüğün, hastalanmış güllerin yapraklarını bir bir yolduğun, dalları çoğalsın diye oyaağacını budadığın, renk cümbüşü oluştursun diye sonbahara hazırlık kasımpatıları dallarından ayırıp çimlendirdiğin, ortancaların lekeli yapraklarını temizlediğin, yer minelerini coşsunlar diye havalandırdığın, bir sonraki yıla daha çok meyve versin diye yediveren çileğin aralarını açtığın ve çok yukarıya tırmanmasın, bodur kalsın diye begonvilin boyunu kısalttığın...







Şimdi hepsi susmuş, içine kapanmış sanki, tıpkı senin bir camın ardında evine kapandğıın gibi. Birileri ısrarla kafa tutuyor ama, görüyor musun? Bu soğuğa, bu yağmura rağmen hala tomurcuk veriyorlar kırmızı, pembe, sarı, beyaz, yavruağzı. Sen de verebilir misin kendi meyveni? Kapatmasan yüreğini ve esir olmasan sonbahara, kışa ve sığınmasan kendi kuyuna?..





Taşları yıkadığın , ayaklarını ıslattığın kuyusuyu tenini de arındırdı ve kokmayasın diye tuzladı deniz seni; haydi, korkma artık kendinden ve yol al gerçeğe.





Uyu, derin derin uyu artık; belki çıkmazsın bahara...

Onur Öymen'in Tavsiyesi Dersim Katliamı



Bu insanların neden Dersim isyanı'nı gerçekleştirdiklerini hangi devlet görevlisi açıklayabilir?

Siz açıklamasanız da, biz sizin tahmin ettiğinizden çok daha fazla entellektüeliz efendiler!

Onur Öymen'in başörtüsü konusunda verdiği demeci daha önce tercüme etmiştim bloğumda

Etiketler:

Pazar, Kasım 08, 2009

Time for military to respect democracy/Todays Zaman

"Askerin demokrasiye saygı gösterme zamanı"

Ağzınıza sağlık hocam!



Not : Ara ara tercümesini yapıp, yayınlayacağım. Bu gönderide takip edilebilir.



Tercüme aşağıda

Sivil-asker ilişkilerinde ihtisas sahibi akademisyen Prof. Ali Karaosmanoğlu, 2007nin ikinci yarısından itibaren askerin politikadan "elini çektiği"nin görünür olmaya başladığını söyledi.



Today's Zaman pazartesi konuşmalarına katılıp "İrtica Eylem Planı" hakkında görüş bildiren ve "Askerler son sözün sivil otoriteye ait olduğunu kabul etmelidir ve asker demokrasiye inanmak zorundadır" diyen Karaosmanoğlu sebebin militer bürokrasi ile politik otorite arasındaki derin görüş ayrılığı olduğunu ifade etti.

Sivil-asker arasında önemli değişiklikler var ama örneğin 27 Nisan 2007'de hükümete verilen elektronik muhtıra Ak partinin seçimlerde oyunu 2002 seçimlerine kıyasla %46 arttırarak tekrar seçilmesine yolaçmıştır. O zamandan beri sivil-asker ilişkileri yeni bir yola girmiştir ve askerin politikaya etkiisinde azalma gözlemlenmektedir.

Bununla birlikte Adli Tıp Kurumu hükümeti düşürmek için aktif bir planının uygulanmakta olduğuna dair imzayı teyid etmiştir. Plan adli kovuşturma konusu olmuştur.

Etiketler:

Perşembe, Kasım 05, 2009

Fişlenen Sitelerin Listesi

Diyecek söz dahi bulunmaz bu sitelerin de andıçlanmasına! Yazıklar olsun!

Derhal "iki Necdet olayı" uygulansın!!!

















Etiketler:

Salı, Kasım 03, 2009

Yargı!!!!


İşte memleketimden Yargı manzaraları

Zibidi, kaniş, ihanet şebekelerinin ağaları, bence bu adamlar dövülseydi milletin içi soğurdu, Sevr'ciler, bölücü, ihanetçi yalakalar, hainler, entellektüel çete, analarının ve babalarının kim olduğunu bir kez daha sorgulasınlar, kanişler, uyanık geçinen şapşallar, salak, tescilli hain, zavallı" demek serbest


"Sezer kına yaksın" hakaret

Etiketler:

Seninle gurur duyuyorum

kalbim seninle

Edith Piaf - La Vie En Rose
by bigproblem11