Cuma, Nisan 30, 2010
Çocuk: Seksi Vacip
Etiketler: şiir
Pazar, Nisan 25, 2010
Taciz ve Tecavüze HAYIR!!!
Etiketler: Protesto
Cuma, Nisan 16, 2010
Biz Yine Bayram Yaparız
Ermeni olaylarını incelemek için tarihçiler yetmez, çünkü biz kendimiz itiraf ederiz, kayıtlarımızın bazılarının yok edildiğini; ayrıca, Genel Kurmay'dakilerin de hepsini açmayız. Neyimiz var acaba saklayacak? diye sorgulamadan.
Dünyaya "tarihi tarihçilere bırakın" derken, kendi tarihinin bir kısmını kimseye açmamak neyle izah edilebilir, ben bilemiyorum artık. Ancak, hep birşey gözden kaçıyor bu arada, hani savaşta olduğumuz 7 düvel var ya, onların da burada elçileri vardı ve kayıt tutuyorlardı! Bütün bunlara da gözlerimizi kapayınca, YOk zannetmeye teşne oluruz. Gözlerimi kapattım; öyleyse yokum/Düşünmüyorum(sorgula
Bir ufuk açabilmesi için Dr. Dilek Güven'in 6-7 Eylül 1955'i anlattığı kitabının okunmasını öneririm. Umarım fotoğraflara bakacak cesaretiniz olur.
Etiketler: siyaset
Pazartesi, Nisan 12, 2010
Kendime Konuşmalar 57
Etiketler: şiirsel düzyazı
Cumartesi, Nisan 10, 2010
Kendime Konuşmalar 56
Acuna kapanmış peşesini yırtınca gecenin, ay düşüyor yatağıma/ağlıyor kucağımda bir sevda...
Ne sevdaya yanacak har kalmış yüreğimde, ne bir kırıntısı ademiyetin! Ne yana dönsem, yırtılır yüzüm parça parça. Kime bakayım? Baktığımda mı gizli, yoksa bende mi acziyet?..
Dökülen her bir damla yaşta ararım kendimi, ıslanan yastığımın kılıfına sürer yaşım beni/kim bende? Ben kimde?.. Yoksa, yoksa bir hayal mi sadece, her başkaldırışımda gecenin siyahına? Ve, ben kendimi kandırıyorum gördüğüm siyahta...
Zaman olur ararım seni çarşafımın kırışıklığı arasında, gün gelir sokarım bir yılan gibi zehrimi salarak yatağıma. Ama, er geç döner yine yüzüm kendime ve aciz kalırım kendi yarattığım hayale. Tırnaklarımı değil geçirebilmek, çıkarmaya dahi cesaret edemem, yatağıma...Ah, yatağım! Ne günler yaşadık senle biz böyle boynu bükük bu alemde? Hep ben birilerini kandırdım zannettim, ama baktım ki "HİÇ" kalmış elimde ve hepsi bir "DÜŞ"müş sonunda...
Oysa hep, bir piyanonun tuşlarına dokunurcasına erişmek istedim sana ve bir kemanın sesi kadar içten ve yanık nağmeler döktüm uğruna...
Şimdi ben nerede?.. Sende! Kayboldum kendi yarattığım gecede.
Al dudaklarımı, ısıt cehenneminde ve yine eskisi gibi kul olayım, köle olayım sana ve gece yine kapansın üzerime; gördüm ki, en iyi uyku kendi cehennemimmiş bana...
Birsen Şahin
10 Nisan 2010
Etiketler: şiirsel düzyazı
Cuma, Nisan 09, 2010
YARSAV Basın Açıklaması Yapmış
Burada
Vermiş veriştirmiş. Neler demiş?
"siyasal iktidar sahipleri, kimi zaman yargı kurumlarını, bazen de doğrudan yargıç ve savcıları hedef alarak, önlerine uzatılan her mikrofona olanca husumetleriyle konuşuyor, öfkeden kızar...arak esip gürlüyorlar"
"salt siyasal propaganda aracı olan bir kısım yazılı-görsel basın ve oralarda köşe tutmuş askerler de, benzer bir üslup ile yargı üzerinde planlı bir biçimde yürütülmekte olan yıpratma-yok etme faaliyetinin en vahşi eylemlerini sergiliyorlar"
demiş, demiş ve şöyle bitirmiş
"YARSAV, doğrudan yargıyı hedef alan bu ilkel ağız çözülmesine, AYNI DÜZEYDE KARŞILIK VERMEYECEK, temsil ettiği kitlenin saygın kimliğine yakışır biçimde...."
İYİ Kİ VERMEDİNİZ! (Bu arada kendi ifadelerini de unutmuş görünüyorlar)
Emine hanım, okudunuz mu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini? Burada bahsetmiştim vatandaş olarak
Etiketler: yargıda siyaset
İstanbul Barosunun Cehaleti/Yalanı(?)
http://www.istanbulbarosu.org.tr/Detail.asp?CatID=1&SubCatID=1&ID=4511
Yukarıdaki sayfayı açtığınızda, aşağılara doğru şu ifadelerle karşılaşacaksınız:
"AB Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirgesine de değinen Av. Muammer Aydın, Türkiye üzerine oynanan oyunlara dikkat çekmek için Bildirgenin Başkanlık Fikirleri bölümündeki 23. maddeyi katılımcıların dikkatine sundu. 23. madde şöyle: “.......... Müzakerelerin yalnız Türkiye ile değil diğer devletlerle de yapılabileceğini, müzakereler esnasında Türkiye birkaç devlete bölünürse veya Güneydoğu Bölgesinde bir " Kürt Devleti " kurulursa, yeni bir karara gerek olmaksızın onlarla da müzakereler yapılacaktır.”
BU KOCAMAN BİR YALAN!
İstanbul Barosu utanmadan vatandaşına yalan söylüyor. Normal bir vatandaşın bile internetten bir tıkla araştırıp, öğrenebileceği bir gerçeği, koskoca cüppeliler, yalan olduğuna aldırmadan, herhangi bir araştırma yapmadan -ki, ben araştırmadıklarına inanmıyorum; yalan üzerinden taraftar toplama amaçlı olduğuna inanıyorum- kendi web sitelerinde, sanki doğruymuşcasına yayınlayabiliyorlar.
Aklı başında bir vatandaş şuraya gidip, bildirgenin türkçesini okuyabilir :
http://www.belgenet.com/arsiv/ab/brukselzirve_122004.htm
İngilizce bilenler de bu linkten ingilizcesini okuyabilirler:
Her iki metni de karşılaştırmalı okuyabilenler, İSTANBUL BAROSUNUN, BİR YALANI WEB SİTESİNE YERLEŞTİRMEKTEN ne çıkarı olduğunu sorgulayabilecektir şüphesiz.
Ben de sorguladım. Vardığım sonuç:
Bu halk Avrupa Birliği standartlarına, evrensel haklara layık değil. Onlara bu kadar geniş haklar verdirecek mevzuatlardan ve yaptırımlardan uzak durulmalı.
Ben cahil değilim beyler, haddinizi bilin! Ama, görüyorum ki sizler gerçekten ZIR CAHİLSİNİZ! UTANIN!
BENİ KANDIRMAYA ÇALIŞIRKEN, YARGININ DÜŞTÜĞÜ DURUMU GÖRMENİZİ UMARIM! Yargı hiç sizin döneminizdeki kadar ayaklar altına alınmamıştı! Yazıklar olsun!
AYIP YAHU!
Etiketler: yargıda siyaset
Perşembe, Nisan 08, 2010
Pazar, Nisan 04, 2010
Kendime Konuşmalar 55
Etiketler: şiirsel düzyazı
Boynuna Sarılıp Öpmezsem, Şerefsizim!
"Bu noktadan itibaren ümitsiz değilim. Öncelikle TBMM'deki aklıselim milletvekillerimize güveniyorum. Eğer bu beklediğimiz sonuç gerçekleşmeyecekse güveneceğimiz bir yer kalıyor, halkımız... Ben halkımızın arif olduğunu, sezebileceğini, erdemli olduğunu, bilebileceğini, aklıselim sahibi olduğunu, sorgulayabileceğini düşünüyorum. Çünkü halkımız ordusunu sevdiği kadar yargısını da sevmektedir. Ordusuyla gurur duyan, yargısına güvenir. Çocuklarını asker olarak doğurur, hâkimlerini peygamber postuna oturtur. Son sözün halk tarafından söyleneceğine inanıyorum.''
Peki, ben ne anladım?
HSYK Partisi önümüzdeki ilk seçimlerde hükümet adayı olmuş!:)
"Bu halk bugüne kadar okumadı, ona para vermedik ki, okuyabilsin; biz halkı hala böyle görüyoruz. Onlar bilmez, biz biliriz ve bizim herşeyi bildiğimizi de bilirler. Akılları ermediği için her zaman bizim dediğimiz yönde duruş sergilemiştir bu halk. Aksi takdirde, nasıl olsa bir şekilde önümüze geleceğini bilir. Bu korkuyla biz bu koyun sürüsünü bugüne dek güttük. Eh, bundan sonra da bizim dediğimize uymamaları için hiçbir sebep yok. Bu halk ordusuna güvenir, öleceklerini bildikleri çocuklar doğurur, bol bol doğurur ki, birkaçı da kendine kalsın. Bizim çocuklarımız yerine onların çocukları gider cepheye, onlar ölür, bizimkiler ateşe olur, elçi olur, hakim olur; yani, anlayacağınız devleti yönetir. Eh, biz zaten az çocuk yaptığımıza göre, bir de bizimkiler mi gidecekti yani cepheye, tabii halkınki gidecek, sonra devleti kim yönetirdi maazallah! İşte böyle 87 yıldır güttüğümüz bu halk bizim ne bulunmaz hint kumaşı olduğumuzu bildiğinden, mutlaka bizim istediğimizi yapacak veeee
-Memurlara verilen ZAM oranının emeklilere de verilmesini vaadedenlere kulaklarını tıkayacaktır
-Anayasa Mahkemesine seçilenlerin Padişah seçilmiş gibi, emekli oluncaya veya ölünceye kadar
yasaları iptal etmelerini teba olarak kabul edecektir
-Silah zoruyla hükümet devirenleri veya teşebbüs edenleri hiçbir şekilde cezalandırmayacak ve hatta
ve hatta bunu aklının ucundan dahi geçirmeyecektir çünkü biz bile hükümet devirenlerden
brifing almaya gider, başka emirleri olup olmadığını sorarız
-HSYKmızın yapısına dokunmayı bu halk zinhar onaylamayacaktır. Çünkü memleketin bir avuç eliti
dururken, çocuğunu okutmuş vatandaş da çocuğunun buraya seçtirmek isterse kaos olur valla, eh,
herkesi de aramıza alamayız ya canım, zaten hepi topu 5 kişiyiz.
-Sonra, ne olmuş yani, koca koca generaller bazılarını yaş'ta ekarte ediyorsa, bir de hak arama yolu
mu açılırmış bunlara canım? Koca koca generallerin aklı mı yok? Bilmeyecekler mi kimin yaş ile emekli
edilmesi gerektiğini, veya şartlar öyle gerektirdiği için ekarte edildiklerini? Bir de hesap mı verecek
bu kadar saygın insanlar? Sonra efendim, köydeki çiftçi çocuğunu okuttu, çocuk yükseldi ama babası
ve anası bakalım bizim şartlarımıza uygun mu? Değil mi ama? Vatandaş demek, kafasını heryere sokan
demek değil ki!
-Bir de utanmadan, askere sivil yargı yolu açılıyor! Bu kadarına da pes denir! Biz bile gidip kendilerinden
brifing alıyorsak yüksek yargı olarak; vatandaş kim ki, kendini askerle eşit görecek? Askerin, askeri suçlar
dışında bir suçu olursa, asker kendi içinde halleder bunu. Ne gerek var, askeri ele güne rezil etmeye?
Kol kırılsın, yen içinde kalsın!
-Siviller mutlaka sivil mahkemede yargılanacakmış! Bakalım hakim nasıl karar verecek? Hiç güvenilir mi
sade vatandaşın evladı bir hakime? Vatandaş daa askeri mahkemede yargılansın! Vatandaş benim eşit mi
ki, benim haklarımı talep edecek?
-Siyasi partilerin mali gelir ve giderleri Sayıştay tarafından denetlenecekmiş! Ya sayıştayda bizim
güvenemeyeceğimiz birileri yer tutmuşsa? Vatandaşın aklı erer mi parti hesabı kitabına? Sayıştaya kalırsa
bu iş, kapatılmadık parti kalmaz bu gidişle! Eh, bizi kim temsil edecek o zaman? Biz de mi parti kuralım yani?
-Bu ülkede her kurum ancak kendisi izin verirse, memuru yargılanabilir. Bu böyle gelmiş böyle gider.
Ama, siyasette memuriyet yoktur ki! Onları niye kurum olarak kabul edelim. Zaten onları bu cahil halk
iktidara getiriryor. Bir başsavcının iki dudağı arasında yaşam çabaları onlara çok bile! Ne diye bir de
kendi aralarında eşit temsil ile ve 2/3 çoğunlukla karar alacaklarmış ki? Biz ne güne duruyoruz?
-Bir de askeri yargıçlara hakimlik teminatı verilecekmiş. E, o zaman komutanlarını da dinlemez bunlar!
Maazallah, bir de kalkar bizi de geçen kararlar verirlerse, bir de bunlara karşı mı muhalefet yapmak
zorunda kalalım?
-Biraz daha bağırayım da, HSYKda Adalet Bakanının aslında yetkisizleştirildiğini anlamasınlar yeni taslakta.
Dairelerde yer almayan bakan, sadece genel kurulda başkan olacak, orada da pek bir fonksiyonu yok.
Ama, ya bu salak vatandaş bir de çocuğunu, torunu torbasını okuttuysa ve bunun farkına varırsa,
ayvayı yeriz. En iyisi avazım çıktığı kadar bağırayım. Bak, bağırdıkça ödül de veriyorlar. Hatta Almanya Nürnberg Barosunda Carl Schmitt'ten çelenk bile gelmiş bana....
:)))))
Haydi yanılt beni sayın Özbek. Yanlış anladığımı ispatla, ben de şapka çıkartayım! Hodri meydan, ben hazırım. Yanıldıysam, boynuna sarılıp öpmezsem şerefsizim!
Cumartesi, Nisan 03, 2010
Cuma, Nisan 02, 2010
Yarsav Başkanı Bunu Nasıl İzah Edecek?
Yarsav Başkanı Emine Tarhan Ülker hanım katıldığı bir tv programında 70 milyonun gözünün içine baka baka ve de üstelik muhaliflerini bilgiç bilgiç suçlarken:
“Bakınız yargı bağımsızlığı evrensel hukuk ilkelerindendir ve o konudaki bilgisizliğinizi de bağışlıyorum. Yargıda tarafsızlık diye bir kavram yoktur. Tarafsızlık içsel bir durumdur, tarafsızlık yargıcın içsel yaklaşımıdır. Oysa bağımsızlık yargının dış etkilere karşı duvarlarla örülmesi anlamına gelir ki bunu bütün hukukçular sanıyorum kabul edecektir...”
dedi.
Biz vatandaş olarak kendisine hatırlatmakla görevimizi yerine getirelim:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi şöyle der:
Madde 6. Adil yargılanma hakkı: “Herkes... bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir...”
Madde 10. İfade özgürlüğü: “...Yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı şekil şartları...”
Madde 21. Yargıçlar: “Görev süreleri içerisinde, yargıçlar bağımsızlıkları, tarafsızlıkları ve daimi görevin gerekleriyle bağdaşmayan herhangi bir görev üstlenemezler.”
Bizim HSYK, Yargıtay, Danıştay, Yarsav hangi devirden kaldı? Cilalı taş Devrinden mi?
Ben çok merak ediyorum. Umarım lütfedip cevap verirler, idamımı istemeden önce!
İşte, bu kafayla benim cebimden her yıl binlerce euro para cezası çıkıyor. Bu kafa böyle kararlar verdikçe, AİHM'de hak arayan her vatandaş -ki, sonuna kadar hakkıdır- Türkiye ceza alıyor ama bu kafaların cebinden bir kuruş çıkmıyor, Türkiye bütçesinden çıkıyor. Olan biz vatandaşlara oluyor!
Sonra da ter ter tepiniyorlar 12 Eylülün gerisine gidiyoruz, Yargıyıyla alay ediyorlar, diye!
Yahu, kim kiminle alay ediyor allahaşkına?!!
Etiketler: siyaset
Bizdeki "Yargı Bağımsızlığı" Nasıl uygulanır?
demek serbest. Gülmeyin, mahkeme karardır. Çünkü hakaret edilen Prof.Baskın Oran.
"Kına yaksın" demek serbest. Gülmeyin, mahkeme kararıdır. Bu cümle de Ahmet Necdet Sezer'e sarfedilmiştir.
"İşgüzar" demek suç! Gülmeyin, mahkeme kararıdır. Nazlı ılıcak tarafından hakim Osman Kaçmaz'a ithaf edilmiştir.
Ben bu yargıdan ciddi ciddi korkmaya başladım. Aslında beyazlardan olduğuma göre mutlaka bir miktar kollarlar beni de, ama yine de belli olmaz, bakarsın içinden çıktığım grubun turnusol kağıdı olduğum için Baskın Hoca gibi davranırlar bana da!
Evet Yargı! Gördüğünüz gibi, size zerre kadar güvenmiyorum. "Allah beni sizlerin eline düşürmesin" demekten fazla diyeceğim birşey kalmadı. Bir de yeni anayasa taslağı önüme geldiğinde, onaylamayacağım gibi bir vehme kapıklmanız yok mu? Vallahi tam komedi! Yok, yok; korku, korku! Korku filmine döndünüz artık.
Neyse, şükür yaş geçti, bu yaştan sonra hapse girebilirim artık. Belim de, bacağım da sakat olduğuna göre, elinizde kalırım, siz de rahat edersiniz, ben de! Hiç olmazsa, daha fazla "adaletten yoksun" kararlarınızı da görmemiş olurum!
Allah size akıl ve fikir versin!
Etiketler: siyaset