“Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmesin.. Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir... Afrika atasozu

Çarşamba, Ocak 27, 2010

Fırıldakları Tanıyalım : )

Hatırladın mı oktay Ekşi, sen bir zamanlar "İçimizdeki Alçakları Tanıyalım" diye kocaman bir başlık atmıştın. Ben hiç unutmadım o kocaman başlığı. Neden unutmadım biliyor musun? İnanmıştım...

Aradan yıllar geçti, okudukça bilgilendik, araştırdıkça bulduk, senin "kandırıldık" itiraflarını okuduk. Bugün ellimi geçtim; artık biliyorum ki, attığın başlık yalandı ve sen de bunu bal gibi biliyordun. Bilmediğini iddia etmene inanmıyorum, ama hadi diyelim bilmiyordun. Bugün taraf'ın attığı başlık ne kadar masum kaldı senin attığın başlık yanında, değil mi?

Ey o gün "yaptığınız insafsızlıktır" başlığını atamayan gazeteciler, bugün hangi yüzle feveranınıza inanmamızı bekliyorsunuz ki? Siz kendi meslekdaşlarınızı tekme tokat çukura yuvarlamış, işsiz kalanlara sahip çıkmamış tiplersiniz benim gözümde.

Şimdi utanmadan, sizi karalayanla hesaplaşacağınız yerde, bunu faş eden, hem de sizin gibi değil, sadece liste halinde faş eden arkadaşlarınıza aynı saldırıda bulunuyorsunuz, onlarla mahkemede hesaplaşacağınızı söylüyorsunuz. Siz hiç aynaya bakıyor musunuz?

Bizi balık hafızalı zanneden sizlersiniz, çünkü öyle görmek istiyorsunuz. Böylece istediğiniz gibi oynatabileceğinizi zannediyorsunuz. Kendinizi kandırıyorsunuz. Yemedik efendim, yemedik.

Haydi başka kapıya




İşte böyle tanıdık biz alçakları

"Bundan 10 yıl önce 28 Şubat döneminde 32. Gün programının dümeninde Rıdvan Akar ile ben vardım. Herkes günah çıkartırken o günlerde yaşadığımız o korkunç yalnızlık bir kez daha gözümün önünden geçiyor. Yalnız askerlerin değil gazetecilerin, politikacıların hemen herkesin bize lanetliymişiz gibi baktığı günlerde yaşadıklarımızı unutmak kolay değil.

Henüz Andıç peydahlanmamıştı. Aslında Andıç tüm baskıların zirvesiydi. Bir de öncesi vardı. Dönemin şanlı paşası Özkasnak sürekli Show Tv Genel Müdürü ve yöneticilerini arıyordu. 32. Gün’de ne yapıp ne yapamayacağımız yönünde sürekli uyarılıyorduk. Programı hazırlarken üzerimizdeki baskı o kadar korkunçtu ki bir süre sonra hiçbir konuya el atamaz hale gelmiştik. Güneydoğu ile ilgili herhangi bir haber yapmamız askerler tarafından alenen yasaklanmıştı. Erbakan veya islam alemi ile ilgili ancak küfür kıyamet yayınlara izin vardı ki biz zaten o sularda dolaşmıyorduk. Yani o da yasaktı. Siyaset yasaktı. Ekonomi yasaktı. En son Susurluk süreci ile ilgili Hanefi Avcı canlı yayına çıkmıştı ve askerleri rahatsız etmişti o da yasaktı. Bir süre sonra hiçbir şey yapamayacak duruma geldik.

Sonra Bomba, yani Andıç patladı.

Andıç’ın patladığı günün ertesinde 32. Gün yayını vardı. Programı Ankara’da meclisten canlı yapacaktık. Tüm konuklar tek tek arayıp programa katılmayacaklarını bildirmeye başladılar. Hepsini tek tek arayıp durumu anlatıp katılmalarını rica ettik.Bir kısmı katıldı bir kısmı korktu vazgeçti. Yerine yenilerini bulduk. Biz yayını yaptık zor bela ama Sabah yönetimi hoyratça Birand’ı kovdu. Hürriyet’de ise Oktay Ekşi’nin o meşhur “İÇİMİZDEKİ ALÇAKLARI TANIYALIM” başyazısı yayınlanıyordu. Yıllar sonra kerhen özür dilediğinde bile unutulmayacak kadar ALÇAKÇAYDI Basın Konseyi Başkanının o günlere dair sicili.

Sonunda programa katılacak adam bulamamaya başladık. Yapabileceğimiz konu da yoktu. İşte o sırada 32. Gün’ü üniversitelere götürmeye karar verdik. Biz belki soru soramıyorduk ama pekiala öğrenciler soru sorabilirdi. Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk kez bu programda yıldızı parladı. Hülya Avşar’ın hala unutulmayan “Eşeklik baki kalır...” sözleri bu programdaydı.

Ama buna da tahammül yoktu birilerinin.

ODTÜ’de yaptığımız bir canlı yayın öncesi askrelerin a’sının geçeceği bir soru sorulursa programı ortasından kesip bitirileceği haberi geldi. O 32. Gün’ü Show Tv’nin sahibi Erol Aksoy ve Genel Müdürü Murat Saygı kanalın ana reji odasında seyrediyorlardı. Bir soru gelirse o anda programı keseceklerdi. Kazasız belasız bir kaç program daha yaptık üniversiteleri gezdik. Yaratılan hava o kadar korkunçtu ki Samsun’da 19 mayıs üniversitesinde olaylar çıktı. Cam çerçeve indi.

Mecburen erkenden yaz tatiline yollandık. Geri gelmeyeceğimizi kanala bir daha hiç dönmeyeceğimizi biliyorduk.

Gazetecilik adına korkunç bir dönemdi.

Bugün Birnad birilerinden özür bekliyor, hiç beklemesin.

Birkaç özür ile geçiştirilecek bir dönem değildi. Bazen kırgınlıkların unutulmaması iyidir. Tıpkı Birand’ın Hulki Cevizoğlu’na verdiği o okkalı cevapta olduğu gibi...

Cüneyt Özdemir "

Etiketler:

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home

Seninle gurur duyuyorum

kalbim seninle

Edith Piaf - La Vie En Rose
by bigproblem11