“Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmesin.. Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir... Afrika atasozu

Pazartesi, Nisan 21, 2008

Bütün Çocuklarıma

“Cumhuriyet’in kuruluşundaki amaç, ulaşmak istediği düzen, bugün Batı ülkelerinde görülen çoğulcu demokrasiydi. Atatürk bu amacı taşıdığını Hasan Rıza Soyak’a şu sözlerle anlatır : ‘Biz öyle bir idare, öyle bir rejim istiyoruz ki, bu memlekette birgün –eğer dünyada hükümdarlık aleyhine gittikçe kuvvetlenen akımlar karşısında kalanlar varsa – padişahlığa taraftar olanlar dahi bir parti kursunlar’. Atatürk’ün sağlığında bu amaç gerçekleşmedi. Çünkü dünya, 1930larda büyük çalkantılar yaşamaktaydı. Üstelik Devlet yeni kurulmuştu. Ama bugün? Bugün Cumhuriyet’in 64. yıldönümünde, hem Atatürkçülükten söz edip hem de yasakçılığı tek yol olarak görmek, Cumhuriyetçilikle nasıl bağdaşmaktadır?”
Uğur Mumcu/ Cumhuriyet, 29 Ekim 1987



Uğur Mumcu öldükten sonra bir daha hiç Cumhuriyet almadım. Biliyordum ki, gençlik yıllarında karşı çıkmasa, gönlünü kırmak istemese de Uğur Mumcu hiçbir zaman İlhan abisi gibi düşünmedi. Uğur Mumcu, Atatürk’ün, çağdaş uygarlık derken çoğulcu demokrasiyi kastettiğini biliyordu. Hatta zaman zaman “Aman İlhan abi duymasın” gibi şakalaşmaları da oluyordu gazetedeki arkadaşlarıyla.



Hatta Nadir Nadi dahi İlhan Selçuk ile aynı düşünceyi paylaşmıyordu. 10 Kasım 1984 tarihli Cumhuriyet’teki başyazısında şöyle belirtir bu farkı:

“Yirmibeş yıl kadar önce bir gün bir Devlet sorumlusu ile görüşüyorduk. Tartışmamız uzun sürdü. Biz hükümetin davranışının, ne Atatürk ilkelerine, ne de demokrasiye yakıştığını savunuyorduk. Bir aralık sinirlenen o Devlet sorumlusu ünlü kişi bana dönerek :
-Sanki Atatürk zamanında bizde demokrasi var mıydı? Gibilerinden bir çıkış yaptı. Böylece beni mat ettiğini sanıyordu.

Tek parti döneminde gerçekten ülkemizde çağdaş anlamıyla demokrasi yoktu. Kendisine kısaca:
-Atatürk kendi döneminde demokrasinin önkoşullarını hazırlıyordu! Dedim. Yanıt bulamadı.”



Daha böylesi yüzlerce örnek bulunur kayıtlar ve kitaplar karıştırıldıkça. Bu yaşanmış gerçeklerden ötürü ne Baasçı(Hafız Esad, Saddam) ideolojisinden hala vazgeçmemiş İlhan Selçuk gibi tarihi çarpıtarak yazan bir yazar bu memleketin gençlerine bir fayda sunabilir, ne de Doğan Avcıoğlu’nu hatırlatan zihniyetiyle (ki, rahmetli Avcıoğlu hiç olmazsa kaybettiğini görüp, köşesini çekilmişti) Rahşan hanım sözde Bursa Nutkuyla bugünün çocuklarının ufkunu açabilir/daraltabilir. Atatürk’ün Bursa Nutku diye anılan söylem, ne Bursa gazetelerinde yayınlandığına dair bir kanıt taşır, ne ulusal basında bir kaydı vardır, ne de o gece Çekirgedeki Atatürk Köşkünde bulunan kişilerin bir kısmı bunu doğrulamaktadır. Atatürk’ün ölümünden 9 sene sonra ortaya çıkmakla birlikte çevresindeki kişilerde dahi yazılı kaydı bulunmamaktadır(Yıllar sonra Rıza Ruşen Yücer tarafından ortaya atılmıştır). O gece orada bulunan birkaç kişinin şehadetine dayanarak doğruluğu yıllar sonra Mahkemece tescillenmiş olmakla birlikte, yıllardır hala vicdani muhalefet sürmektedir. Çünkü aynı masada bulunanların bir kısmı da ısrarla böyle bir olayı reddetmektedir. En üstte Atatürk’ün kalın yazıyla yazılmış sözlerini alın ve sözde Bursa Nutkuyla yan yana getirin bakalım, ne hissedeceksiniz? Kaldı ki, Atatürk hakkında Tek Adam ile en güzel eserlerden birini bizlerin hizmetine sunmuş (bendeki çok eski bir baskıdır) Şevket Süreyya Aydemir’de dahi böyle bir kayıt yoktur. Ayrıca, biliyoruz ki, Atatürk’ün onuncu Yıl Nutku üstelik kendi sesinden tarihimizde kayıtlıdır. Bursa Nutku da olmuş olsaydı, bizden mi esirgeyecekti kayıt altına aldırmayı? Kimseyi kandırmayalım lütfen!

Bence yaşını tamamlamışlar artık kenara çekilsin ve gençliğin önünü açsın. Bu ülkenin çocuklarını kimse birbirine düşman etmesin, onların hepsi bu vatanın sahibi. Nasıl düşünürse düşünsünler; biz bu vatanı onlardan ödünç aldık ve yine onlara bırakacağız. Hiç olmazsa bıraktığımız zehir olmasın.

Bu vatan sizin evlatlarım. Burada hepiniz birbirinizi anlamaya çalışarak yaşayın ve geleceğinizi aydınlık, müreffeh kılın. Bizler geldik, gidiyoruz. Kendi adıma, sizlere sadece kesinleşmiş doğruları yazacağıma ve bildiklerimi size tarafsız bir gözle aktaracağıma yemin ederim.

Bütün çocuklarıma sevgimle,

Birsen Şahin
21 Nisan 2008

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home

Seninle gurur duyuyorum

kalbim seninle

Edith Piaf - La Vie En Rose
by bigproblem11