“Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmesin.. Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir... Afrika atasozu

Cuma, Şubat 08, 2008

Okumadan Bilenlere


Hani bazen gına gelir ya insana; işte ben de o durumdayım artık.


MADDE 42. – Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.
Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.
Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.
Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.
Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.
Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tâbi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.

Kimsenin kılık kıyafetine sınır getirilmemiş bir Anayasa maddesi Anayasa Mahkemesi eliyle yorum yapılarak, farklı mana yükletelince ve Üniversitelerin kendi iç yönergeleriyle Üniversitede kılık kıyafet sınırlaması gelenek haline getirilince, gerçekte belki de Şeriat taraftarı erkek öğrencinin Üniversitede okumasına engel olunmayıp, kız öğrenci türban taşıdığı için bu haktan mahrum edildi.

AKP ve MHP bir meseleyi çözmeye kalkışıp, son derece zararlı bir yola girdi. Bugüne kadar kılık kıyafet serbest olmasına rağmen, yeni hazırlanmakta olan kanunla aksine sınır getirilmekte ve Anayasa gibi temek kanunlar metnine bir kadının başını nasıl örtmesi gereği taşınmakta(Ki, muhtemelen AYM bunu iptal edecek daha önceki hatalı yorumuna ters düştüğünden ve AKP'nin oyu daha da artacak -maalesef). Bu yanlıştır. Bu yanlıştan dönülmesi gerekmektedir. Umarım bu konuda akil adamlar devreye girer. Bugünkü türban sorunu hükümetin değil, Üniversitelerin çözmesi gereken bir durumdur ve çözmelidirler. Hiçbir öğrenci kılık kıyafetinden dolayı öğrenim hakkından mahrum edilemez ve edilmemeli, tıpkı tedavi hakkından mahrum edilmediği ve tıpkı vergi ödeme mecburiyetinden muaf tutulmadığı gibi.

Türbana gelince, mevcut örtünme biçimi tamamen tesettür modacıları tarafından yaratılmış bir modadir, bir akımdır. Bizim ülkemizde kullanılan biçim de bir başka müslüman ülkesinde görünmemektedir. Bugün böyle kullanılmakta, fakat on, belki yirmi yıl sonra nasıl bir akımın moda olacağı bugünden bilinmez pek tabii ki.

Zekeriya Beyaz hocayı hiç sevmem, hem de hiç. Ancak, dün gece çok doğru bir laf etti; örtünmenin bugün bu hal almasının suçlusu Diyanet İşleri Başkanlığıdır, işini doğru yapmamıştır, dedi ve çok bilim adamımızın söylemeye cesaret edemediği bir açılım getirdi.

Yedi yıl didik didik İslamı araştırdım. Sonuç; Kuran tefsiri okurken yaz ise, soğuk biramı içiyorum, kış ise, kahvemin yanında likörümü koyuyorum. Biliyorum ki, ben o Tefsiri okurken, ilim yapıyorum, tıpkı matematik ilmi gibi. Ancak, ibadet ediyorsam, o zaman başıma bir şal örtüyorum. O da öyle umacı gibi heryerimi örtmek biçiminde değil. Çünkü Kuranı araştırırken, ben tarih de araştırdım. Biliyorum ki, baş örtme dört beşbin yıl öncesinden gelen bir gelenek. Onun için zaten rahibeler de sıkıkıkıya örtünür. Yani, örtünme sadece bize has değil. Ayrıca, Kuran ve İslam çok geniş ve evrensel bir kitap ve dindir, onun için de Kuran ayetleri son derece muğlaktır, kesinlik yoktur. Bundan ötürü, bazı okuyanlar, gerek Kuranı öyle anladıklarından ve gerekse bazı alimlerden fikir aldıklarından, örtünmeyi bugün sorun teşkil eden biçimde algılamıştır.

Ne ben günahkarım, ne o kişi günahkar. Bu, tamamen kişisel bir tasarruftur. Kişisel bir tasarruf olduğundan da, kim nasıl gezmek ve yaşamak istiyorsa, öyle gezmeli ve yaşamalıdır, buna eğitim almak da dahil. Üniversitelerde ilk zamanlar tepki olacaktır; ancak, bir müddet sonra herşey yoluna girer. Burada önemli olan, gerek Üniversite yönetiminin, gerek Hukukun ve gerekse kolluk kuvvetlerinin, hiç bir tarafın diğer bir tarafa baskı uygulamamasını sağlamak ve bunu kalıcı kılmak.

Sokakta bir sürü insan türbanı ile gezdi, seçimlerde oy kullandı şeriat gelmedi de, bunlar okuyunca ve memuriyet katlarında yer alınca mı şeriat gelecek? Kaldı ki MADDE 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir maddesi Anayasımızda var oldukça ve değiştirilemezliği korundukça, bize şeriat gelmez, gelemez, ancak Allah korusun bir devrimle olur; ki, bu da mümkün değil, çünkü bizim tarihizde aşırı uçlar hiç bir zaman %7yi geçmemiştir.

Yazık ki, burada tek mağdur olanlar kadın cinsidir. Zira, erkeklere hiçbir sınırlama yok. Umarım o yürüyüşleri yapan hemcinslerim bu gerçeği görür ve mevcut yürüyüş ve protestolarını doğru bir zemine oturtup, baskıdan korunma güvencesi talep eder; ki, gerçekten de önemli olan budur.

Ben türbanlı değilim yukarıda az çok anlattığım gibi; hatta oldukça dekolte bir kadının. Ama, insanların kişisel özgürlüklerini destekliyorum. Keşke hep birlikte düşünce suçuna karşı yürüsek ve şu 301 için el birliği edebilsek.

Birsen Şahin
8 Şubat 2008

Etiketler:

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home

Seninle gurur duyuyorum

kalbim seninle

Edith Piaf - La Vie En Rose
by bigproblem11