“Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmesin.. Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir... Afrika atasozu

Perşembe, Mayıs 10, 2007

Demokrasi Bana Süngü Zoruyla Gelecekse...

Gençliğimi hatırladım bugün. Hani şu seksenli yılların öncesini. Solcuydum ben, bugün de öyleyim. O zaman da solcularla aramda kavga vardı, bugün de var. O zaman da sorunun bende değil, onlarda olduğunu düşünürdüm, bugün de aynısını düşünüyorum. O zaman farklı ülkede büyümüş ve birkaç ülke gezmiş bir gencin gözlüğüyle bakıyordum dünyaya; bugün ise, dünyanın yarısına yakınını gezmiş, emekli bir dış ticaretçi penceresiyle bakıyorum. O zaman anlıyorum aramızdaki farkı –kulakları çınlayasıca arkadaşım Mim Nuri “Bayan çok ileridesin, biraz geri sar makarayı, bu memlekette oraya gelmeye daha otuz yıl var” derdi bana, yazık ki IQsu çok yüksek olan o arkadaşım dahi yanılmış, elli yılmış ülkemle aramızdaki fark.

O zamanların solunda parka giymek modaydı, ben de hiç yakıştırmazdım genç bir kıza o çirkin giysiyi ve hiç giymedim. Hele bir de kirliliğine bakmadan, sözüm ona gururla taşımalarını anlayamazdım. Asla hor görmedim bunu, sadece yirmi yaşın tertemiz beyniyle, niye insanların ısrarla kirliliği bu denli çok sevmelerini anlayamazdım.

Burjuva denen sınıfta bulunduğum için pırlanta yüzüklerim de vardı, çok pahalı pabuçlar ve kürk de giyerdim, bizim sol bunu da anlamazdı. Ben genç bir kızdım, bir insandım ve insan her şeyin en güzeline layıktır. Yine de beni aralarına alırlardı çünkü samimiyetimden son derece emindiler.

Bazı erkek arkadaşlarım maçtan sonra yanımıza gelirlerdi ter içinde. O arkadaşlarıma deodorant kullanmayı kabul ettirdim, ki bu çocuklar o zamanların sivri solcularıydı. Benim burnumun direğini kırmaya hakları olmadığını öğrettim onlara.

Kız arkadaşlarımı hatırlıyorum. Yüzler asık, kaşlar çatık, kadın kimliğini reddederek “yoldaş” havalarında. Oysa içimiz kıpır kıpırdı, kanımız kaynıyordu. Yaşıtımız erkeklerle kikirdemekten daha güzel bir şey olabilir miydi o çağda? Onlar ise bunu reddedip, “bacı” edebiyatıyla bütün fırtınalarını içlerine gömdüler ve bugün de kendi vücuduyla barışık olamayan bir toplum var ortada.

Birileri de bir müddettir soruyor, neden böyle saldırgan, yarına umutla bakamayan bir toplum oluştu? Biz nerede hata yaptık? diye. Salak mıdır bunlar nedir Allah aşkına? Unuttunuz mu seksen darbesiyle bütün öğrencilerin ve bütün emekçilerin umutlarını kaybettiğini? İçimize kapandığımızı ve kendi yarınlarımızdan korktuğumuzu?

Bir de ortalarda salakça bir soru daha dolaşıyor; sol neden başarılı olamıyor? diye. Hatırlarsanız bir zamanlar sol, insanlara -ayırt etmeden- umut vaat ediyordu, sesimizi duyurmanın platformlarını oluşturuyordu, zenginliğin hakça bölüşülmesini istiyordu, işçi babalarımız “artık değerin” sadece cepleri dolu olanların cebine girmesini değil, kendilerinin cebine girmesini istiyordu; bu yolda binlerce insan perişan oldu. Kimisi işkenceye uğradı, kimisi ortadan yok oldu. Kim/ler yapmıştı bunu acaba?

Şimdi birileri çıkmış memleketimin pazarlığını yapıyor. Benim arkadaşlarım yine aynı oyuna geliyor. İçim kan ağlıyor! Demokrasi bana süngü zoruyla gelecekse, kalsın, ben istemiyorum…

Birsen Şahin
06 Mayıs 2007

Etiketler:

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home

Seninle gurur duyuyorum

kalbim seninle

Edith Piaf - La Vie En Rose
by bigproblem11