“Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmesin.. Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir... Afrika atasozu

Cuma, Şubat 09, 2007

09 Şubat 1958

Bir kova daha doğdu

Kırkdokuz tane sene. Vurguya bağlı, öyle bir söylersin ki, azıcıkmış gibi gelir; ya da öyle bir söylersin ki, çooook uzun bir zaman dilimi gibi algılarsın.

Neler yaşar bir insan kırkdokuz yılda? Neler yaşamaz ki?

Ne yazık, bebekliğini bilememesi insanın. Keşke onu da hatırlayabilseydim, böyle bir imkân olabilseydi. Çok zorladığımda, beyaz kafalı bir kardeşim var; kardeşimin sacları o kadar sarıydı ki, neredeyse beyaz gibiydi; tombik birşeydi. Sanırım birbuçuk-iki yaşlarında, bu durumda ben de ya dörtbuçuk, ya da beş yaşlarımdayım. Ayağımda kırmızı pabuçlar var, ama sade kırmızı değil, sanırım beyaz bir şeyler var kırmızı ile birlikte. Yarın anneme sorayım bakayım, o hatırlayabilecek mi? Üzerimdeki elbise karpuz kol dediğimiz kollu, yakası yuvarlakça, ama dekoltesi var biraz, öyle boğazı sıkan cinsten değil. Üzerinde kayık resimleri var, toplar, bir şeyler daha var gibi, sanki olta gibi, tam net değil, ama ucunda ip gibi bir şeyler olduğuna göre, misina olmalı onlar diye düsünüyorum, beyaz zemin üzerine bir ebise. Ben kara kuru bir kızçocuğuyum. Çok zayıftım, çok da narin. Hani şu kırılıverecekmiş gibi olanlardan.

Bir bahçedeyiz. Biliyorum orayı, Çekirge'de bizim çocukluğumuzun Çayci Veysel'i, öyle anılırdı orası, yıllarca da yaşadı o çayci veysel, sonra bildiğiniz Dilmen yapıldı yerine. Bahçenin ortasında küçük şadırvanlı bir havuz var ama içinde balık var mı, yok mu göremiyorum. Öyle çok zaman geçmiş ki üzerinden, resim tam net olamıyor. Havuzun etrafında dönüp duruyorum, içine bakıyorum arada. Kardeşim tam bir canavar, o da koştu, hemen annem de
ardından, tekin herif değil, bir açıklık bulur da atıverir kendini havuza.

Bir gece babam var yanımızda, annem gelmemiş, Kültürparktayız, kardeşim, babam, ben. Babam fotoğrafımızı çekiyor. Burada biraz daha büyükçeyim. En azından okula gittiğimi bilecek kadar. Ama kaçıncı sınıf, onu pek çıkartamıyorum. Annem kendine diktiği abiye elbiseden artan parçayla bana da paket yaka, askılıca, askıları biraz kalın üşütmeyeyim diye, malum, nanemolla bir çocuğum ya, bir elbise dikmiş. Diktiği günleri hatırlamıyorum, provaları falan da hatırlamiyorum. Ama, o parka gittiğimiz gece onu giydirmiş bana. Elbise ışıl ışıl. Çok da güzel bir sarı üstelik. Bunu çok net biliyorum çünkü sonradan, gençkız olunca annemin tuvaletini bozup, kendime çok güzel bir kısa gece elbisesi yapmıştım, hatta üzerine de siyah tül bir bluz dikmiştim, bayağı değişik bir şey olmuştu. Kankırmızı, kocaman bir Türk bayrağı asılı parkta, demek ki ya 23 nisan, ya da 19 mayıs ki, bu kadar kocaman bir bayrak asmışlar. Babam fotoğrafımızı çekiyor. Ben tek fotoğraf çektiriyorum, bıkmışım kardeşimin deliliklerinden. Aslında ne o normal bir çocuktu, ne ben. O zirdeliler grubundan, ben de varsa yoksa okuyan, öğrenen, fazla sosyal olmayan tiplerden, asosyal değildim ama öyle çok da fazla içli dışlılığı seven bir çocuk da değildim zaten. Biri daha var yanımızda. Amcam, Hasan amcam bu. Evet, evet, bak, babam onun da fotoğrafını çekiyor.

İnsan yaşlandıkça eskileri daha mı net hatırlıyor ne?

Birsen Şahin

2 Comments:

Blogger BurcuAşçı said...

İyi ki doğdunuz...Dilerim, bu yeni yaşınızda beklediğiniz tüm güzellikler sizinle olur.Sevgiyle kalın...

Şubat 09, 2007 5:44 ÖS  
Blogger Birsen Şahin said...

Teşekkür ederim kızımın isimdaşı, ben de aynı dilekleri sana gönderiyorum

Şubat 11, 2007 5:02 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home

Seninle gurur duyuyorum

kalbim seninle

Edith Piaf - La Vie En Rose
by bigproblem11