“Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmesin.. Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir... Afrika atasozu

Cumartesi, Ocak 20, 2007

Güle Güle Medeniyet!









Hrant Dink tanıdığım bir insan değildi; bir babaydı, tıpkı benim rahmetli babam gibi; bir eşti, tıpkı benim validemin eşi, pederim gibi. Bir vatandaştı; vatandaşımdı, benim kadar bu toprağın insanı olan. Ben bu yazıyı onun ardından ağıt olsun diye kaleme almıyorum.

Çocukluğumda, Hollanda/Wierden’da oturduğum yıllarda, mahallemizdeki tek Türk komşumuz Elmas teyzelerdi. Eşi ve beş çocuğuyla onlar da bizim gibi Holanda’ya gelmişlerdi. Anne ve baba çalışırlar, çocuklar da tıpkı bizim gibi okula giderlerdi. Elmas teyzeler Ermeni asıllı Türklerdendiler. Biz o çocukluğumuzla bunu anlamazdık, anlasak da değişen bir şey olmazdı, çünkü annem ve babam da Elmas teyzeleri çok severlerdi.

Bir gün Elmas teyze çok hastalandı. Çocuk aklımla o gün bilemediğim, ama bugün kırksekiz yaşın deneyimiyle çok iyi bildiğim, Elmas teyze sinir krizi geçirmişti. Doktor Vries çağırıldı, aynı aile hekimine sahip olduğumuzdan. Doktor Vries gelince ufacık Birsen de tercümanlık görevini üstlendi ve o zaman öğrendim “sinir krizi” hastalığı olduğunu Elmas teyzenin. Ama, bir çocuğa ne ifade eder ki bu terim? Bana da çok fazla bir şey ifade etmemesine rağmen, arada tercümanlık yaptığımdan, sebebin eşi olduğu aklımda kalmış.

Bugün aradan yıllar geçti. İnanır mısınız, ben hala Elmas teyzenin eşinin adını hatırlamam. Sebebi de, Elmas teyzenin o günkü rahatsızlığı. Elmas teyzenin yüreğimde çok derin bir yeri vardır; tıpkı Hrant Dink’in olduğu gibi. Bir gün gelecek ben Dink’in ne aile fertlerinin adını hatırlayacağım, ne de gazetesinin; ama, onun adını hiç unutmayacağım. Tıpkı Uğur Mumcu gibi, tıpkı Elmes teyze gibi ve tıpkı diğerleri gibi.

Güle güle Hrant; seni hiç tanımadım ama aramızda dört yaş var sadece, ondan bu yakınlığım. Bir gün tıpkı senin gibi beni de öldürebilirler. Çünkü bir bloğum var benim ve fikirlerimi açık açık yazıyorum. Hatta fikirlerimden ötürü bazen forumlardan kovulduğum oluyor.

Demokraside insanlar konuşur; konuşmalı. Türkiye’m konuşmaktan, protesto etmekten, edilmekten korkmamalı. Ne yazık ki korkuyor. Türkiye’m ikiyüzlü; canımı yakıyor bu benim. Bir çok insan bir çok yerde nutuklar atacak kaybettiğimiz bir vatandaşımızın ardından, ama hiç kimse, şu kürt meselesini nasıl çözeriz; şu ermeni meselesini nasıl çözeriz diye aklı başında tartışmalar yapamayacak yine. Yapmaya kalkışanlar yine vatanhaini ilan edilecek. Erdoğan Cumhurbaşkanı olamaz, diye fetvalar verilecek. Son kaleyi kaptırmayacağız diye yollara dökülecek memleketim. Demokrasi nedir? Kimse oturup düşünmeyecek. Bana göre demokrasi ve sana göre demokrasi arasında kavgalar ve ölümler sürüp, gidecek.

Biliyorum Türkiye’m, biliyorum bir gün anlayacaksın benim dediklerimi. Bugün anlamak çok zor sizler için bunları. Dilerim o gün bu vatan paramparça olmamış olur.

Boş yere yargılanıp, hedef gösterilen bir vatandaşımızı kaybettik, daha nicelerini kaybettik; devlet içinde devlet olup, hükümetleri parmağında oynattığından. Gelin beni de öldürün, korkmuyorum ölümden. Ülkemin aydını öldürülüyorsa, ülkemin aydını susturuluyorsa, ben hangi umutla yaşayabilirim ki?

Demokrasi istiyorum, şeffaflık istiyorum. Dokunulmazlık kaldırılacaksa, sadece belirli kişiler için değil, hem siyasiler, hem asker, hem de bürokratlar için kaldırılsın istiyorum. Seçilmişlerden kim olursa olsun, Cumhurbaşkanı olmak istiyorsa, önünün kapanmamasını istiyorum. Emine Erdoğan başındaki örtüyle, son derece dekolte Birsen’i temsil edebilir, bundan gocunmuyorum. Merve Kavakçı’nın türbanı ile Meclise girmesinden gocunmadığım gibi. Ancaaaak, her kim ki, Meclisime girerken, aynı anda başka bir ülkenin vatandaşıdır; ki, buna Merve Kavakçı da dahildir; işte o zaman Meclisimde yeri yoktur. Başka ülkenin çıkarlarını korumaya and içmiş insanlar Mecliste beni temsil edemezler.

Değerlerin böyle mantık süzgecinden geçirilip de oturtulmasını çok arzu ederdim.

Sosyal adalet nedir? Oturup, düşünmenizi çok isterim. Bir partiye, bir siyasi görüşe karşı olabilirsiniz. Benim de karşı olduğum görüşler var, tıpkı sizler gibi. Ama, ben hiç kimseyi vatanhaini ilan etmedim. Benim için vatanhaini en başta halkın iradesine karşı gelenlerdir; azınlık haklarına saygı göstermeyenlerdir; bu olguları sindiremeyenlerdir.

Elimde her türlü olanak varken seni terk etmedim Türkiye’m! Bugün de etmem, ben vatanımda yaşamaktan çok mutluyum, bütün zorluklarına rağmen. Bu uğurda can vermeye de hazırım, yeter ki barışabilelim kendimizle.

2 Comments:

Blogger gaykedi said...

"Gözlerin rengi, biçimi ne kadar farklı olursa olsun gözyaşlarının rengi aynıdır"....Afrika Atasözü

"Genetik bağlamında bilimsel olarak kanıtlanmış herhangi bir insan ırkı yoktur ama ırkçılık ve ırkçılar vardır. Saf bir Fransız, İngiliz, İtalyan, Alman, İspanyol, Bulgar, Rus, Yahudi ırkı olmadığı gibi 24 ayar bir Türk ırkı da yoktur. Ama bunların ırkçıları vardır!"...Özdemir İnce

Ermeni de olsak Türk' te, Yunan' da, zenci de, beyaz da "Gözyaşlarımız Aynı Renk".... insanlık olarak insan yiyen ırkçı yamyamlara bir kurban daha verdik...ne kadar üzüldügümü anlatmam zor..dün gozyaslarimi tutamadim ve bir Türk olarak ülkemin ırkçılarından bir kez daha utandim....Nur içinde yat sevgili Hrant....

Ocak 21, 2007 11:59 ÖÖ  
Blogger Birsen Şahin said...

Teşekkürler sanal dost

Şubat 05, 2007 8:23 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home

Seninle gurur duyuyorum

kalbim seninle

Edith Piaf - La Vie En Rose
by bigproblem11