“Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmesin.. Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir... Afrika atasozu

Cumartesi, Ekim 01, 2005

Bohçamdaki Gözyaşlarım

Öteki Üzerine Düşünmek

Benim için ''öteki'' değil; sen, ben gibi. Var mı garantisi insanoğlunun yarın ne olacağına dair? Ben bir sigara içicisiyim; yarın ne olacağımı bilmiyorum. Belki o zor kararı verip, bırakabileceğim yakın zamanda, belki de bırakamayacak ve bazı uzuvlarımı kaybedeceğim, hatta belki de aklımı. Kaybetmeyeceğimin garantisi var mı? Bana kimse bu garanti belgesini tevdi etmedi, benim elimde yok o belge. Onun için, yarın nerede, hangi şartlarda yaşıyor olacağımı bilemiyorum. Hatta bazen düşündükçe sigara karşısındaki iradesizliğe küfrediyorum; korkuyorum bazen yarından-her ne kadar hayatımın geneline yayılmasa da bu korku-korkuyorum yarın bir gün çırılçıplak sokaklara fırlayacak kadar aklımı yitirmekten, korkuyorum bazen evimi yakabilmekten ve evsiz kalmaktan, korkuyorum bazen deprem ile bütün mal varlığımı yitirmekten-ki çok bir şey değil ama yeterli-, korkuyorum bazen iki bacağımı yitirmekten, ve mahkum kalmaktan başkalarına. İşte o zaman benim o horgördüğümüz, zavallı, pislik içinde, serserice yaşam süren 'öteki'den farkım ne olacak gözlerinizde insanoğlu/kızı? Saymaya başlayınca tutamıyorum kendimi, verebileceğim onlarca örnek var bu konuda. Ama en iyisi daha fazla ileriye gitmeyeyim de, korkularımı hayatımın geneline yaymama sözümü tutmuş olayım. Çünkü, her şeye rağmen korkulardan ibaret değildir yaşam, umutlar da vardır. Umut dedim de, yaşadığım bir olayı da ilave etmek isterim buraya: Bir gün Koza Han'da oturdum, çay içiyorum. Küçücük, hatta küçümencik bir erkek çocuğu yaklaştı yanıma. Sakız satıyordu, zor duyulur sesiyle. Kime kızacağıma karar veremedim. Onun bu durumda çalışmasını talep eden ve/veya göz yuman aileye mi? Onu bu durumda görüp de sahip çıkmayan topluma mı? Ona böyle bir çocukluk hazırlayan siyasetçilere mi? Sıyrıldım bir süre kızgınlıklarımdan ve oturttum masama. İkimize de birer simit aldık, çay da söyledik Koza Han'da; muhabbet ederek yedik, içtik. Sonra yolcu ettim miniminnacığı yine kurtlar sofrasına, çünkü daha fazlasını yapacak gücüm yoktu. Her şey rağmen, umuyorum ki, bu çocuk insanlığa olan umutlarını tümden kaybetmemiş olsun, ufacık iyi şeyler de yapabilen teyzeler, amcalar da olduğunu görmüş olsun. Umuyorum..... Ve yine umuyorum ki ey ademoğlu/kızı, ufacık ufacık şeyler var yapabileceğiniz. Hatta bazen maaşınızdan ayıracağınız bir on veya yirmi lira ile bir çocuğun okumasına bile katkıda bulunabilirsiniz, işte o yukarıdaki anlatılan insanların azalması çabası adına. Bu, insanlık borcumuz bizim. Çünkü eminim hiç bir insan seçmez perişan ve sürünerek yaşamayı. Böyle bir seçim mümkün değil. Ha, tabii ki her insan da aynı şartları yaşayamaz, demem o değil zaten, ama ne olur karnı tok, sırtı pek olarak yaşayacak konuma gelelim, yapabildiğimizce. Lütfen, 'düşünelim'!!! Gözyaşlarımızı bohçamızda biriktirmeden önce düşünelim ve küçücük de olsa çözümler bulalım. Damlaya damlaya çözüm olması umuduyla...

Birsen Şahin

Seninle gurur duyuyorum

kalbim seninle

Edith Piaf - La Vie En Rose
by bigproblem11